Ekonomide tam bir fasit daire oluştu. Sürekli olarak fiyatlarda yapılan artışlar özellikle dar ve sabit gelirlilerin alım gücünü artırmaya yaramıyor. Çünkü dar ve sabit gelirlilere yapılan zamlar, maaşlar ceplerine girmeden eriyip gidiyor. Piyasada bir el, fiyatları artırıyor. Söz gelimi emekli aylıklarında yapılan 2 bin liralık bir artış, en fazla bir ya da iki ay rahat nefes aldırıyor. Ondan sonra zam öncesi duruma dönülüyor. Hatta diyebiliriz ki, dar ve sabit gelirlilerin ücretlerine yapılacak zam eğer iki ya da üç gün önceden konuşulmaya başlanmış ise zam yapılmadan fiyatlara yansımış oluyor. Bunun için ücretlere zam yapmaktan çok piyasada fiyat artışlarının önlenmesi lazım. Aksi halde senede iki, üç defa ücretler artırılıyor olsa da dar gelirlinin alım gücünü artırmaya yaramıyor. Bir bakıma emme basma tulumbası misali her seferinde artan fiyatlar karşısında paramızın alım gücü biraz daha düşüyor. Artık gelinen noktada uygulanmakta olan ekonomik politikanın dar ve sabit gelirlinin bir işine yaramadığını, sadece fakirden alıp zengine pompaladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Özetle, mevcut ekonomik sistem zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor. Bunun en açık örneği, çarşıda pazarda yaşanırken, özellikle toplumun orta direği olarak nitelendirilen orta sınıf giderek daralıyor ve bir avuç mutlu azınlık ile fakirlerden oluşan bir toplum yapısı ortaya çıkıyor.
Söz gelimi son olarak en düşük emekli aylığının 7 bin 500 liraya çıkartılması ilk bakışta emekli aylıklarına 2 bin lira zam yapıldığı görüntüsü veriyor olsa da durum böyle değil. Emeklilerin bir kısmının maaşı söz gelimi 5 bin 500 lira ise bu rakam 7 bin 500’e çıkarken emekli aylığı 6 bin 800 lira olanın maaşı da 7 bin 500’e çıkartılıyor. Hatta uygulama eğer medyaya yansıdığı gibi olacaksa alt sınır 7 bin 500’e çekiliyor ama onun üzerinde emekli aylığı alanın zamma ihtiyacı yokmuş, refah içinde bir hayat sürüyormuş görüntüsü ortaya çıkıyor. Hâlbuki alt sınır olarak belirlenen 7 bin 500 lira, asgari ücretin de, açlık sınırı rakamının da altında kalıyor. Böyle olunca yapılan zam, zam olmaktan öte bir anlama geliyor. Hemen belirteyim ki; fiilen en düşük emekli aylığına 2 bin lira zam yapılmış oluyor ama zamla ortaya çıkan rakam hâlâ hem asgari ücretin hem de açlık sınırı rakamının altında kalıyorsa, milyonlarca emekli ve asgari ücret ile çalışanların zamma rağmen açlığa mahkûm edildiklerini söylemek abartma olmayacaktır. Buna ilaveten, yapılan 2 bin liralık zam en fazla bir ayda fiyatlardaki yükselme karşısında eriyip gidiyorsa insanımızın öncelikli ihtiyacı alım gücünün artırılması olarak ortaya çıkıyor.
Bu bakımdan net olarak yaşanan husus, yılda iki kez zam yapılıyor olsa da asgari ücret pahalılık karşısında yeterli olmuyor, bunun da ötesinde dar ve sabit gelirlilerin payına refah düşmüyor. Çünkü sistem öylesine işliyor ki, fakirin fakirlikten kurtulması mümkün olmuyor. Bir başka ifadeyle, zenginlere çalışan bir ekonomik sistem uygulanıyor. Hâlbuki ekonominin sağlıklı oluşunun göstergesi dar ve sabit gelirlilerin hayatının rahatlatılması ile görülür. Bir başka deyişle toplumda orta direk olarak bilinen kesimin sayısının artırılması önem kazanıyor.
Bu arada derde derman olmayan uygulamaların özellikle seçim öncesi bir döneme sıkıştırılmış olması da ister istemez yapılan işin bir seçim yatırımı olarak görülmesi de yanlış olmayacaktır.