Hemen belirteyim ki, başlığı birilerini eleştirmek ya da hafife almak için belirlemiş değilim. Sadece adeta iktidar tarafından ne yapılmak için harekete geçilmiş ise, hemen, “Yüz yılın eseri” deniyor. Ya da şimdilerde seçim iyice ön plana çıktığından olsa gerek o da, “Yüz yılın seçimi” oldu. Köprü mü yapıyoruz, hemen değerlendirme hazır, “Yüz yılın köprüsü”… Yani özetle söylenmek istenen, “Bizim yaptıklarımızın bir emsali yapılmadı, ilk defa biz yapıyoruz ya da yaptık” oluyor. Özellikle de seçim kampanyasının sonuna yaklaştığımız şu günlerde seçimlerde yüzyılın seçimi oluverdi. Bunda ölçü nedir, diye sormayın. İktidar sahipleri böyle söylüyorsa böyledir deyip geçmek gerekiyor.
Siyasette ne yaptığınızın değil, yaptığınızı topluma nasıl sunduğunuz ve kabul ettirdiğinizin önemli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Böyle olunca da kamuoyu oluşturulurken ne yaptığınız değil, kamuoyunu nasıl yönlendirdiğiniz daha önemli oluyor. Söz gelimi Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan her ne kadar tüm yapıklarını 100 yılın en iyisi olarak takdim etmesinin yanında seçim kampanyası sırasında yaptığı konuşmalarda, “Var olan sıkıntıları yine biz çözeriz” diyerek bir yandan bir takım sıkıntıların varlığını kabul ederken, bu var olan sıkıntıları da yine kendilerinin çözebileceğini ileri sürüyor. O zaman ister istemez insan, “Mademki var olan sıkıntıları çözebilecek durumdasınız, o zaman bu sıkıntıların baştan önünü kesseydiniz de bugüne intikal etmeseydi” demeden edemiyor. Çünkü 20 yıl tek başına iktidar olanların kendilerinin sebep olduğu sıkıntıları, “Yine biz çözeriz” diyerek seçmenden oy istiyor olmalarının mantığını insan anlamakta zorluk çekiyor. Çünkü önemli olan var olan sıkıntıları en kısa zamanda gidermek, yeni sıkıntılara meydan vermemektir. Sanıyorum bir ülkenin nasıl yönetildiğinin göstergesi bir takım sıkıntıları gündeme getirip, bunları biz çözeriz demek yerine sıkıntıları gündemden çıkarmaktır.
Bu arada önümüzdeki seçimlerin yüz yılın seçimi olduğunu hangi ölçüye göre gündeme getirildiğinin topluma izah edilmesi gerekiyor. Çünkü iddia çok büyük. Geçmiş yüz yıl içinde yapılan tüm seçimlerden 14 Mayıs seçimlerinin daha önemli olduğunu söylemenin içinin doldurulması gerekmez mi? Bu noktada akla gelen bir diğer soru da Millet İttifakı’nın mevcut tek adam sisteminin değiştirileceğini açıklamış olması mı seçimleri yüz yılın seçimi haline getiriyor diye sormadan geçmek eksik bir değerlendirme olacaktır.
Eğer muhalefet seçim kampanyasının bir numaralı gündem maddesi olarak başkanlık sisteminin değiştirilmesini getirmesi belli ki iktidar sahiplerini sinirlendirmiş. Bir başka üzerinde durulması gereken husus ise iktidar kanadının ısrarlı bir şekilde günde birkaç kere muhalefeti, “Bölücülerle, FETÖ’cülerle kol kola olmakla” suçluyor olmasını da insan anlamakta güçlük çekiyor. Eğer bir ülkede bölücüler, teröristler varsa, bunun da ötesinde bunlarla işbirliği yapmakta olan siyasi partiler bulunuyorsa, iktidar sahiplerinin görevi bu kanun dışı hareketlerin mensuplarının yakalarından tutulduğu gibi içeri atılmaları gerekmez mi? Bunun hesabını sormak devletin kurumlarının işi değil mi? Eğer böyle bir adım atılmıyor, yani terörist ve bölücülerden hesap sorulamıyorsa, her gün bazı siyasi partilerin ısrarlı bir şekilde teröristlerle işbirliği yapmakla suçlanıyor olması, suçlananlardan ziyade suçlayanları yasalar karşısında sorumlu hale getirmez imi?
Son olarak dikkat çekmek istediğim bir başka husus ise AK Parti’nin açıklanan seçim beyannamesinin şahlanış müjdesi olarak takdim edilmesi. Bir takım vaatlerle ülkenin şahlanışa geçeceğini söylemek siyaseten yadırganmayabilir ama ister istemez mademki elinizde bir sihirli değnek vardı da ülkeyi bugün içine yuvarlandığı ekonomik bataklığa niçin sürüklediniz sorusunun cevabının da verilmesi gerekemez mi?