İslam dünyasının doğrudan ya da dolaylı bir şekilde Haçlıların işgali altında olduğu gerçeği insana ister istemez, Haçlı Seferleri devam ediyor dedirtiyor. Haçlı Seferleri’nin üzerinden yüz yıllar geçmiş olması elbette strateji ve kullanılan elemanlar bakımdan önemli değişikliklere sebep olmuş olsa da Haçlıların İslam düşmanlığı ve İslam ülkelerini işgal arzularında gerileme olmadığı gibi bu anlayışın hırs haline geldiğini söylemek yanlış olmaz sanıyorum. Belki Haçlılar geçmişte yaptıkları gibi yüz binlerce askeri yola çıkarıp Avrupa’dan Kudüs’ü işgal için yola çıktıklarında elbette sahip olunan savaş aletleri de aynı değildi. Hatta o gün doğrudan Avrupalı Hıristiyanlara bir takım vaatlerle yollara düşürmüş iseler de bugün artık karayolu ile binlerce asker savaş alanına sürülmüyor. İşgalini kafaya koyduklar ülkelerde ya oranın yerlilerinden bir takım ideolojik söylemlerle kandırdıkları insanlardan taraftarlar topluyorlar ya da bir takım terör örgütleri oluşturup onları önce eğiterek ardından da gerekli askeri araç ve malzemelerle destekleyerek ülkeyi işgali bu maşalara yaptırıyorlar. Bu bakımdan adı günümüzde terörle mücadele olsa da yapılan iş Müslüman ülkeleri parçalamak ya da işgal olan hamleler ile iş hallediliyor.

Böylece hem kendi insanlarını korumuş oluyorlar hem de amaçlarına çok daha az maddi kayıplarla ulaşıyorlar. Haçlıların İslam ve Müslümanlara karşı bir araya gelmeleri de zor olmuyor. Çünkü yüzyıllardan beri Haçlılar İslam düşmanlığında birleşmiş vaziyetteler. Bu noktada dikkat çekmek istediğim bir husus da Haçlılar İslam ve Müslüman düşmanlığını giderek gizlemeye de ihtiyaç duymuyor oluşlarıdır. Bu düşmanlıklarını açıktan ilan ediyorlar. Buna rağmen İslam dünyasının birleşip bir araya gelemiyor oluşu da sanıyorum Haçlıların işini kolaylaştırıyor. Çünkü düşmanlıklarını bir takım paravan kavramlarla örtüyorlar. Aslında ne kadar örterlerse örtsünler yaptıkları işin gizli bir yanı yok ama galiba İslam dünyası söylenen yalanlara inanmayı tercih ediyor. Avrupa ülkeleri ve ABD’nin İslam düşmanlığında birlikte hareket ettiklerini, aynı taktiği uyguladıklarını gözden kaçırmamak gerekiyor. Avrupa ülkelerinin hemen hemen tamamında İslam düşmanlığı açıktan sergileniyor. Estirilen tepkilerden de hiç rahatsız olmuyorlar.

Amerikan askerlerinin bölgemizde üsler oluşturmuş olduğunun bilinmeyen yanı yok. Çünkü sık sık ABD’li yetkililer bölgeye geliyor, bölgedeki teröristlerle eğlence düzenliyorlar. Bununla da kalınmıyor, İslam dünyasının görmezden gelişinden duydukları rahatsızlığı yaptıkları görüntülü paylaşımlarla gözümüze sokmaya çalışıyorlar. Kısacası küstahlıkta sınır tanımıyorlar. Hatta terör örgütlerine yönelik, “Birlikteliğimiz bozulmayacak” mesajı veriyorlar. Böyle olunca da bizim hâlâ ABD söz konusu olduğunda dost ve müttefiklikten söz ediyor oluşumuzun sağlıklı bir izahını yapmak zorlaşıyor.

Bu arada ABD’li yetkililer tarafından terör örgütlerinin Suriye ve Irak’taki kamplarının ziyaret edildiği günlerde Fransa’da bölgemizde faaliyet gösteren terör örgütlerinin yöneticisi konumunda olanlarını Paris’te Senato’da kabul ederek madalya veriyorlar. Böyle bir tavrı edepsizlik ötesinde nitelendirmek mümkün olmuyor. Bu arada önceleri ABD’li askerler ve yetkililer terör kamplarını ziyaret ederler fazlaca görüntü vermemeye dikkat ederlerdi. Şimdilerde buna da gerek duymuyorlar ABD’li askerler teröristlerle birlikte halay çekiyorlar. Çekmekle de kalmayarak görüntülerini sanki bayram evinden yayın yapıyorlarmışçasına internet aracılığı ile dünyaya servis yapıyorlar. Kısacası, küstahlıkta sınır tanımıyorlar. Sanıyorum artık bu konu üzerinde farklı bir şekilde durmak ve değerlendirmek gerekiyor. Çünkü yıllar önce Büyük Ortadoğu Projesi olarak isimlendirilen bu plan, başta ülkemiz olmak üzere bölge ülkelerini ufak parçalara ayırmayı hedefliyor. Fazla söze gerek yok sanıyorum.