İnsan yaratılan bir varlık. Yaratılan ve bilinç ile akıl ve duygu verilen. Allah’ın bağışı.

Her insan aziz bir varlık olarak yaratılıyor ve aziz olarak yola koyuluyor. Yol tayininde, gidiş tercihinde kendisi bulunuyor. Bu da onun durumunu belirliyor.

Düşünme edimi insan için kıymetli. Kendisini diğer varlıklardan farklı kıldığından.

Her hadis-i şerifi yeniden okuduğumuzda içerdiği bir ayrıntı bir anlam insanı farklı bir alana, uzama götürüyor. Peygamberin hayatı bir bütün olarak güzellikler üzerinedir, çileli ve yorucu olsa da.

İnsanın örneği insandır. Bu kaçınılmaz bir oluş ve olgu. Her hayat bir başlangıçtır öğrenilerek, bilinerek yaşanır.

Efendimize vahiy geldiği ilk andan itibaren o kendi oluşunun yolculuğunda iken, okuması olmayan bir insanın gelenleri aklında tutması, bunları insanlığa sunması için büyük bir dikkat ve özen gerekir. Çünkü ağır bir sorumluluktur bu. İnsanlığın geleceğini ilgilendiren. Korunma özelliği olmasına karşın insan olma durumu da söz konusu.

İlk vahiy gedikten bir süre kesildikten sonra yeniden gelişler ile asıl yolculuk başlıyor. Bu yolculukta kendisine sunulanları taşıma zorluğunun farkında. O andan itibaren içinden dışına doğru yansıyan bir helezon var. Dalgalar hâlinde gelen. Kalbine inen vahiy, orada mayalanıyor sonra da dudaklarında beliriyor, dudakları kıpır kıpırdır. Onları hem içselleştirme hem de unutmama çabasındadır. O, hiçbir anı atlamaz, geçiştirmez. Onu bilenler ve tanıyanlar nasıl bir durum içinde olduğunu bilirler. Vahiy O’na bir emanettir. Emanetin insanlığa erişmesi zorunludur. Çünkü görevi budur. Kalbin donanımı bir iç aydınlık. Dışa vurunca da dil onun sözcüsüdür. İlk uyarı ve buyruk, “Oku!” olunca bu artık bir süreklilik gerektirir. Hem kendisi hem de insanlık için.

Ramazan gecelerinde Cebrail, Peygambere eşlik eder. Cebrail bir melek, sorumlu ve görevli, aracı. Sevgili Peygamberimiz ile hem arkadaşı, hem dildaşı, hem candaşıdır, daraldığında yardımına koşandır. Sözün asıl sahibine yardım için görevlidir. İnsanın yalnız kaldığı, bunaldığı ve zorlandığı anları olur. Çünkü o da bir insan. O’na, “Oku!” diyen ve zorlayan da o. Yani Cebrail.

Ramazan gecelerinde namaz, zikir, düşünme ve ruhunun derinliğindeki yolculuğunda da yanındadır.

Cömertlikler rüzgârlara salınır. Rahmet ve bereketli rüzgârlar bulutlar ile buluşur, yağmur toplar, toprağa saçılır. Bereket yağar. Yeşeren mekânlar can bulur kendine gelir. Cömertlik Sevgili Efendimizin kalbinin ve dilinin açıklığıdır. O insana koşar, mazluma, yalnız olana, kimsesize, dert sahibine.

Zaman ilerledikçe insanlar bu ruhtan beslendikçe yol alırlar. Öze ve ruha bağlı kaldıkça kendileri olabilirler. O ruhun güzelliklerinden beslendikçe güzellikler ve iyiliklerle olurlar. Hem kendi olurlar hem de canlara can olurlar.

Güzel Müslümanların iyilikleri, güzellikleri, cömertlikleri kedi özellerinden değil beslendikleri medeniyetlerinin ruhlarındandır. Gönülleri manevî bir beslenme yaşadıkları zaman iyi ve güzeldirler.

Ramazan ayında oruç ile birlikte elleri, gönülleri, gözleri ve kalpleri açıktır. Zaman onlar için manevî bir oluşun göstergesidir.

Ramazanımızı ve oruçlarımızı kirleten yabancılıkların varlığı insanı tedirgin ediyor. Kendisini kendisinden uzaklaştırıyor. Diline ve aklına sahip çıkmayanlar cinnet hâlindedirler. Asıl oruç ile sakinleşmeleri, her yönüyle bereketlenmeleri ve bunu cömertçe sunmaları gerekir. Güzellikleri ve iyilikleri yaymalıdırlar.

İnsanın ruhu ve kalbi güzel ise güzellik kendisinden dışa vurur. Eliyle diliyle, kalbiyle hâl ve davranışıyla kendisini belli eder. Güzel Peygamberin ümmeti de güzeldir, iyidir, cömerttir.