İran’a yönelik Trump’ın başlattığı kuşatmanın sadece İran ile sınırlı olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. Ayrıca ortada Trump’ın görünüyor olması da bölgemizdeki sorunların bir tarafında tek başına ABD bulunduğu anlamına gelmiyor. Çünkü bölgemizde nerede bir işgal ve çatışma söz konusu olsa orada Haçlı ittifakının devrede olduğunu artık görmek durumundayız. Söz gelimi Suriye’de ortada ABD ve Rusya varmış gibi görünüyor ama ABD tarafında oluşan ittifakta yer alan ülke sayısı 50’nin üzerinde. Demek istediğim o ki, yaşanan olayları parça parça ele almak çoğu zaman yanıltıcı oluyor. Bu bakımdan meseleye bölgemiz açısından bir bütün olarak bakacak olursak bir İran-ABD çatışması ya da Irak’ın işgali, orada bir özerk Kürt bölgesi oluşturulması, birdenbire Suriye’de iç çatışmaların ortaya çıkmasını eğer bölgesel bir planın parçaları olarak görmez isek, adına ister Büyük Ortadoğu ister Büyük İsrail Projesi olduğunu bilemezsek aynı planın uygulaması kapımıza dayandığında iş işten geçmiş olacaktır.



Netice olarak, Müslümanlara ve İslam dünyasına yönelik bir plan adım adım uygulanıyor. Ancak Irak işgal ediliyor, işgalin bölgeye hürriyet ve insan haklarını getirmek için yapıldığı ilan ediliyor ve bu yalan da ne yazık ki, birtakım uşaklar tarafından doğru imiş gibi sunuluyor. Böylece mesele işgal olmaktan çıkartıldığı gibi öte yandan da sadece Irak ile sınırlı imiş gibi sunuluyor. Suriye karıştırılıyor, olay Esad’ın iş başından uzaklaştırılmasından ibaret bir olay gibi takdim ediliyor. Takdim ediliyor ama, geçen 8 yıla rağmen Esad görevinin başında, bunun da ötesinde oradaki varlığını Esad’ı iş başından uzaklaştırmak için hareket ettiklerini iddia edenlerin desteği ile koruyor. Bugün Irak benzeri Suriye’de de bir özerk bölge oluşturulmak isteniyor. Hem de bu özerk bölgenin YPG/PKK teröristlerinin kontrolüne verilmesi için çalışılıyor. Bu sebeple de teröristler silahlandırılıyor. Bu işler yapılırken de Türkiye’nin itirazları dikkate alınmıyor. Israrlı bir şekilde Türkiye bu dayatmayı kabule zorlanıyor.



Bunun için dün Irak’ta, bugün Suriye’de yaşananlar ile İran’a karşı uygulamaya konulan ambargonun da bu olaylardan bağımsız olduğunu düşünmek yanlış olur. Meseleyi bir Büyük İsrail ya da Büyük Ortadoğu Planı’nın bir parçası olarak görüp bakmadığımız sürece aynı eşkıyaların bir gün kapımıza dayandıklarını görebiliriz. Tüm bunları söz konusu planları Haçlı-Siyonist ittifakı hiçbir karşılık görmeden hayata geçirecek anlamında söylemiyorum. Ancak olayları değerlendirirken meseleye bir bütün olarak bakmak, parçalarla oyalanırken bütünü gözden kaçırmamak gerekir diye düşünüyorum. Bu arada Irak ve Suriye’deki üslerine ABD’nin yığdığı asker ve silahlarla yetinmeyerek yeni sevkiyat yaptığı düşünüldüğünde artık olayın gizli bir tarafı kalmamıştır.

Kaldı ki, Büyük Ortadoğu ya da Büyük İsrail Projesi’nin hedefinde Türkiye’nin de olduğunu görmek için savunma uzmanı falan olmaya da gerek yok. Sadece ABD’nin Türkiye’yi Rusya’dan almak zorunda kaldığı S-400’lerden vazgeçirmek için yaptığı baskılar açıkça gösteriyor. Hem Türkiye’nin istediği füzeleri parası ile satmıyorlar hem de Rusya’dan savunma füzelerini alamazsınız diyorlar. Hatta, ülkemizi NATO ile tehdit ediyorlar. Bu durum ülkemizin savunmasız ve güçsüz bırakılmasını istemek değil midir? Netice itibarıyla bölgemizde yaşananları Haçlı zihniyetinin İslam dünyasına yönelik Haçlı seferlerinin devamı olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.