Başta İslam ülkeleri olmak üzere yaşanan olaylara baktığımızda, bakmanın da ötesinde yaşananların perde arkasını görmeye çalıştığımızda dünyanın başını ABD ve AB ülkelerinin çektiği bir Haçlı ittifakının önemli bir bölümünün işgali altında olduğunu görmek çok kolay. Yeter ki, bir takım sahte sorunların perde arkasını görmek için harekete geçelim. Söz gelimi ABD, PKK/YPG için terörist diyemiyorsa, bilinmelidir ki, bu darbeci devlet bölgedeki ülkeleri bu teröristlerle oyalayarak işgalini sürdürdüğünü görmek zor olmayacaktır. Bunun yanında sıkça medyaya da yansıdığı gibi hemen her gün ABD’nin PKK/YPG terör örgütlerini TIR’lar dolusu silahla takviye ediyorsa bunları süs olsun diye yapmadığını sanıyorum söylemeye bile gerek yok. Denebilir ki, kendi oluşturduğu ve kara gücü olarak kullandığı bir örgütü terörist olarak ilan etmesini beklemek saflık olmaz mı? Elbette olur. Ancak, bölge ülkeleri kendi toplumlarını bu konuda uyarmak durumundalar. Eğer gelişmeler ABD’nin kontrolüne bırakılmış ise o zaman bu örgütlere ABD niçin terörist diyemiyor diye sormanın da anlamı kalmaz.
Bu noktada ABD’nin sadece bölgemizdeki terör örgütlerine silah göndermediğini, bölge ülkelerinde oluşturduğu üslerine son olarak 100 TIR silahı takviye olarak gönderdiğini hatırlanması bile bölge ülkelerinin bir takım sorunları aralarında kavga sebebi olmaktan çıkarmaları şart olarak görülüyor. Aksi halde, etrafımız teröristlerle kuşatılmış, komşu ülkeler adeta silah deposu haline getirilmiş ise artık oturup düşünmek ve birlik oluşturmak mecburiyeti olduğu açıkça görülecektir. Bu arada AB ülkelerinin de PKK/YPG terör örgütlerini terör örgütü olarak görmüyor oluşları da aslında ABD ile AB ülkeleri arasında oluşmuş bir Haçlı ittifakının sonucu olarak ortaya çıkmış durumda. Bunun yanında Rusya da zaman zaman farklı bir tavır sergiliyor görüntüsü verse de aslında çıkarları söz konusu olduğunda Haçlı ittifakının bir mensubu olarak hareket etmekte bir sakınca görmüyor. Hatta ABD ve Rusya uzun soğuk savaş yıllarında dünyayı sömürü konusunda birbirlerine destek verdiler. Diyebiliriz ki Rusya’nın korkuttukları ABD’nin, ABD’nin korkuttukları ise Rusya’nın kanatları altına sığındılar ama geçen uzun yıllar boyunca ciddi olarak karşı karşıya gelmediler.
Bu arada başta İslam dünyası olmak üzere pek çok ülkede CIA’nın faaliyette olduğunun bilinmeyen yanı kalmadı. Artık İslam dünyasındaki fitnenin başını ABD gizli servisinin çektiğini gizlemeye bile gerek duymuyorlar. Söz gelimi yıllardır Suriye ile ilişkilerimiz kesik. Düzeltmek istediğimizde de perde arkasından ABD’nin devrede olduğu görülüyor. Çünkü bölgemize huzur ve barışın gelmesi ister istemez bölge ülkelerinin yan yana gelmesine destek olacaktır. Kaldı ki, sadece bölge ülkeleri değil İslam dünyasının Haçlı ittifakının şerrine son vermesi için en kısa zamanda birlik oluşturmaları mecburiyet haline gelmiş durumda.
Suriye ile başlatılmış olan normalleşme girişimleri konusunda Türkiye ile Suriyeli bakanlar görüşmeye başladılar. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu önümüzdeki günlerde Rusya’ya, haftaya da ABD’ye gidecekmiş. Elbette bu ziyaretler Suriye ile normalleşmenin sağlanması için yapılıyor.
Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerinin 11 yıldır kopmuş olmasının sebebi ABD ve Rusya değil mi? Bizi çatışmanın içine çektiler, kendileri ise yeni üsler kurdular ve var olan üslerini de silah deposu haline getirdiler. Sanıyorum Türkiye’nin Suriye ile bozulan ilişkilerinin düzelmesini ABD de Rusya da istemez. Bu açık bir gerçek. Bu gerçeği bilerek düşmanlardan dost olmayacağını unutmamak gerekiyor. ABD ve Rusya’dan dost olmaz da başta İngiltere olmak üzere AB ülkelerinden olur mu? Bu sorunun cevabını okuyucularıma bırakıyor, dünyada huzur ve barış için İslam Birliği’nin şart olduğunu vurgulamak istiyorum.