Almanya24 tüm enteresanlığı ve tüm heyecanı ile devam ediyor. Hatta çeyrek finalistler belli oldu. Yarı finaller de aşağı yukarı tahmin edilir hale geldi. Yani yavaş yavaş da final stresi sardı. Tüm hızıyla devam ederken, aslında tünelin ucu da göründü diyebiliriz.

16 Turu maçlarına baktığımızda da son dakikalar +90’lar yine belirleyici anlar olarak satırlara geçti. Her zaman söylenir ve klişe bir cümledir; “Atanın ve Tutanın iyi olacak.” Böylesi turnuva ve finaller de ise atan ve tutan uzman olmalı ve bir spor bir futbol ekolü ülkeden yetişmeli ve kendini yetiştirmelidir.
Yeri gelmişken biraz kültür ve kelime dağarcığımızı da geliştirmek isterim.

Uzman ve Ekol ne demek?

Sözlük anlamı; Kendini belli bir alanda özel olarak yetiştirmiş, belli bir işte, belli bir konuda üstün çalışmaları, geniş görüş ve bilgisi, becerisi olan kimse.
Bir başka anlamı ise, Uzman, belirli bir konuda ileri teknik ya da beceriye sahip kişidir.

Ekole bir bakalım; Ekol, bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem (metot) veya akım, okul. ·

Bir başka anlamı, Ekol, (fr. école) fikir üzerinde işleyen bir nevi mektep.

Tüm enteresanlığı ile devam ediyor dedik. Grup maçlarında ve 16 turunda da gördük ki, kadronda skoru değiştirecek futbolcun ya da oyunda tutacak kalecin var ise bu tip turnuvaları daha rahat geçirebiliyorsun. Hele bu oyuncular alanında uzmanlaşmış ve ekol bir ülkenin tornasından çıkmış ise çeyrek finale, yarı finale adını yazdırabiliyorsun.

Tabi bir de yeni yeni isimlere ve futbolun ekol olduğu coğrafyada yetişen sonra kendi bağımsızlıklarını ilan eden ülkelerin bu tip turnuvalara ağırlığını koyduklarına şahit olduk. Kimi figüran takımların da yardımcı oyunculuğa ve de jönlüğe doğru yükseldiklerini de gördük.

İsviçre yukarıda ifade etmek istediğimiz ülkelerin başında geliyor. Finallerde çok fazla görünmeyen grup maçlarından sonra ülkesine dönen bir profil sergilerdi. Almanya’da hiç de öyle olmadı. Tutan tarafında Sommer ve atan kısmında Embolo, Vargas ve Freuler hem takımlarına hem de turnuvaya katkı yaptılar. Akanji, Xaka ve Rodriguez İsviçre’nin tecrübeli ayakları olarak takımı saha içinde toparlayan zinde tutan isimlerdi. 2020 Avrupa Şampiyonu İtalya’yı erken evine gönderdi. İsviçre son şampiyon Gök Mavililer karşında oldukça rahat, diri ve ne yaptığını bilen bir takım kimliğinde oynadı. Teknik patronları Murat Yakın takıma ve oyuna ne zaman müdahale edeceğini bilen bir uzman olarak yedek kulübesinde boy gösterdi. Çeyrek finaldeki rakibi son finalist İngiltere oldu. Alpler ülkesi, İtalya’dan sonra İngiltere’nin de havasını söndürebilir. 90+8’de Hırvatistan ile beraberliği sağlayan İtalya ancak bir üst tura adını yazdırmıştı. Teknik Direktör Mancini’den sonra İtalya’da büyük düşüş yaşanıyor. Bonucci-Chellini ikilisinin yokluğu hissediliyor. Locatelli, İmmobile, Spinatzola gibi isimler aranıyor. K. Makedonya’ya play-off’da elendikten sonra hala o atak, hızlı ve de taktiksel futboluna dönüş yapamadı.

Keza İngiltere de öyle. Ağır aksak futbol oynuyor. Teknik Patron Southgate İngiliz basını tarafından Almanya’ya gelirken de sorgulanıyordu. 90+5’deki Bellingham’ın golü Southgate’i ipten aldı diyebiliriz. Bakalım İngiliz teknik adam bu maçtan ders çıkartacak mı? Slovaklar maçın bitimine saniyeler kala beraberlik golünü kalesinde gördü. Yoksa İngiltere de tıpkı İtalya gibi aynı kaderi paylaşacaktı. İngilizler ’in aşırı taktiksel oyunu, aşırı garantici ve sağlamcı yapısıyla futbolcuların gösterdikleri performans büyük eleştiri alıyor. Palmer gibi bir oyuncunun ikinci yarının sonlarına doğru maça dahil olması ve sağ kanada bir hareketlilik getirmesi, şu soruyu da beraberinde getirdi. Mademki bu tarz oyun formatı daha çok gol pozisyonu üretiyor ve başarıya götürüyor. O zaman M. Ctiy’nin sol kanat oyuncusu Grealish neden Almanya’ya getirilmedi? Az daha İskoçya’dan sonra İngiltere de turnuvaya bye bye diyecek “Futbolun Beşiği” bomboş sallanacaktı.

İspanya ve Almanya turnuvanın başından beri hem futbolseverlerden hem de futbol otoritelerinde tam not alan ekipler oldu. İspanya kalecisi grup maçlarında kalesini gole kapatmıştı. Yine rakiplerinden gol yemedi, kendi futbolcularından gol yedi. İspanya, Almanya ve Portekiz’in maçlarda ve maç anında hem A hem de B planı uygulayabilecek kadro yapısı ve kalitesine sahip olmaları bu tip zorluk derecesi yüksek turnuvalarda işlerini daha da kolay hale getiriyor.

Gürcistan kalecisi Mamardashvili ilk kez katıldıkları turnuvada kalesinde çok gol görmesine rağmen yaptığı önemli sayısız kurtarışlarla finallere damga vurdu. Kvaratskhelia ve Mikautadze gösterdikleri performans ile transfer değerlerini ikiye katladı. Bundan böyle Gürcistan eleme gruplarında ve de katılır ise turnuvalarda dikkate alınması gereken ülkeler sınıfına girdi.

Portekiz-Slovenya maçında belki gol olmadı fakat mücadelesi ve pozisyonlarıyla üst düzey bir karşılaşmaydı. Her iki kaleci de bir tutan uzman olarak maç içinde boy gösterdi. Sloven file bekçisi Oblak, uzatma dakikalarında Ronaldo’nun penaltısını kurtararak maçı penaltılara taşıdı. Portekiz kalecisi D. Costa ise penaltı atışlarında tarihe geçti. 3’te 3 kurtarış yaparak müthiş bir başarı elde etti. Slovenya bu turnuvaya 90 dakikalar sonucunda hiç yenilmeden veda etti.

Belçika ünlü ve yıldız barındıran kadrosuna rağmen yine bir turnuvaya erken veda etmek zorunda kaldı. Bir başka yıldızlar topluluğu Fransa da her finallerde olduğu gibi ağırlığını yavaş yavaş hissettirmeye başladı. Romanya tıpkı Avusturya gibi grup maçlarında oynadığı futbolu ve aldığı skorları 16 turunda karşılaşmaya ve tabelaya yansıtamadı. Hollanda da Fransa gibi turnuvaya yeni ısınan takımlardan oldu.

Grup maçları sonucunda ilginç bir puan durumu yaşayan E Grubundan turnuvada kimse kalmadı.

A Millerimizin Avusturya maçına gelince… Bu karşılaşmaya bir başka motive ile hazırlandıkları daha ilk dakikalardan hissedildi. İlk defa Bizim Çocukları bu kadar hırslı, bilinçli ve hatasıza yakın takım oyunu oynarken gördüm. Yendiğimiz Gürcistan ve Çekya maçlarından sonra biler çok ümitli değildim. Skorun bu şekilde olmasının sebebi bu kez atananımızın ve tutanımızın da iyi olmasından kaynaklanırken, grup maçlarında büyük sükse yapan ve bizi hazırlık maçında sürklase eden Avusturya’nın da ünlü ayaklarının durgun ve beceriksiz futbolu da etkili oldu. Samet’in cezalı olması belki de Montella’ya doğru tercihi sunmasına yol açtı. Merih merkezden iyi hücum organizasyonları yapan Avusturya’ya geçit vermedi. Hava toplarında da üstünlük sağlamamıza yol açtı. Kaan ve Merih hatırlayalım önemli Fransa galibiyetini getiren isimlerdi. Arda bu kez köşe vuruşlarıyla maça damgasını vurdu. Avusturya kalecisinin plase gelen ortalara çıkmaması da bize yaradı. Mert Günok da yaptığı doğru hamle ve kurtarışlarla çeyrek final biletini cebimize koymamıza büyük katkı yaptı. Demek ki hatalara tekrar tekrar bakıldığında ve de tekrarlanmadığında bu iş oluyormuş. Tüm takımı çeyrek finale çıktıkları için bir kez daha tebrik ediyorum.

Çeyrek final eşlemelerini de kısaca bir değerlendirip yazımıza nokta koyalım. İspanya- Almanya msçı bana göre erken bir final havasında geçecek. Fransa-Portekiz de keza öyle. Hollanda-Türkiye maçının yine çok özel ve de çok güzel geçeceğini yine turnuvanın en hareketli maçı olacağını hissediyorum. Hollanda ve Türkiye taraftarlarıyla da bu turnuvaya müthiş renk kattılar. İki taraftar grubu Berlin’de karşı karşıya gelecekler. Güzel görüntüler ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. İngiltere-İsviçre maçı bir başka ilginç karşılaşmaya aday olacaktır.