Ülkenin sorunları nedir diye karşınıza ilk çıkana sorsanız benzer meseleleri sıralayacaktır. Başta ekonomi olmak üzere Suriye’deki gelişmeler, NATO, ABD ve AB ile ilişkilerdeki sıkıntılara her gün yenileri ekleniyor. Özellikle Suriye kaynaklı problemler giderek iç politikamıza da yansımaya başladı. Çünkü birileri boş durmuyor, toplumda Suriyelilere yönelik tepkileri tetikliyorlar. Tepkiler için bazı haklı gerekçeler olsa bile düne kadar sevgiyle kucak açtığımız sığınmacıların varlığı giderek ülkemiz ve insanımız aleyhine gelişmeler oluşturuyor yönündeki düşüncenin yaygınlaşması ister istemez gelecek açısından insanı tedirgin ediyor.

Düne kadar ülkemizin istedikleri her yerine gidebilme, oralarda yaşayabilme hakları varken bu haklara şimdilerde bir sınırlandırma getiriliyor. Hemen belirteyim ki, bir yabancı ülkede iseniz bir takım hukuki sınırlandırmalara da uymanız gerekir. Uymam diyorsanız da o zaman ya geldiğiniz yere dönersiniz ya da çok beğendiğiniz bir başka ülkeye geçersiniz. Ancak, AB ülkelerinin hemen hiçbirinin sığınmacı kabul etmeye yanaşmıyor oluşu sığınmacılara tek güvenli ülke olarak Türkiye kalıyor. Ancak, yine de ülkemizdeki Suriye kökenli sığınmacılar için en sağlıklı çözüm kendi ülkelerinde barış içinde yaşamalarının sağlanmasıdır. Ne var ki, Suriye’yi karıştıran güçler en azından şimdilik Suriye’de barışın gelmesini istemiyorlar. Çünkü onlar çatışma ve karmaşadan yararlanıyorlar. Böylece terör örgütlerine Suriye’de alan kazandırıyorlar.



Aslında ülkemizde ve komşularımızda yaşanan sıkıntıları kısa zamanda çözüme kavuşturmak mümkün. Yeter ki buna samimi olarak istekli olunsun. Söz gelimi Rusya ve ABD Suriye’de çatışmaların son bulmasını samimi olarak isteseler Türkiye zaten baştan beri barıştan yana, sorun çok kısa zamanda çözüme kavuşturulur. Görünen o ki, ABD ve AB ülkeleri özellikle bölgemizde barışın tesis edilmesini istemiyorlar. Çünkü onlara karmaşadan ve kandan besleniyorlar. ABD Suriye yoluyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya, kendi isteklerini dikte ettirmeye çalışıyor. Bu konuda NATO’yu da emellerine alet ediyorlar. Çünkü sömürgeciler akan kanla besleniyorlar. Elbette akan kanın da kendilerine ait olmaması gerekiyor. Özellikle de Müslüman kanı akmasını tercih ediyorlar. Sonuç olarak diyebiliriz ki, bölgemizde ve ülkemizdeki dış kaynaklı sorunların sorumluları Haçlı ittifakıdır. O zaman bu ittifaka karşı yeni bir güç, bizim yıllardan beri vurguladığımız İslam Birliği’ne, Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle ümmet birliğine ihtiyaç var. AK Parti 17 yıldır tek başına iktidar olmasına rağmen düne kadar nedense bizim İslam Birliği dediğimiz ümmet birliğini hiç dile getirmedi. Belki de Haçlıları bu nitelendirme ile rahatsız etmek istemedi. Ancak, onlar İslam Birliği’ni dile getirmeseler de Haçlıların Müslüman düşmanlığında bir gerileme olmadığı gibi hep arttı. Bu bakımdan artık sorunları sadece tekrarlamaktan vazgeçerek ciddi çözümler aramak ve ona göre tavır belirlemek gerekiyor.



Ülkemizin ekonomik durumu da küresel sermaye çevrelerinin isteği doğrultusunda uygulamalar sebebiyle adeta ekonomik olarak esir alınmış durumda. Çünkü adamlar oturdukları yerden ekonomimiz ile oynuyorlar. Son faiz indirimine rağmen Batı dünyası içinde en yüksek faiz oranlarına sahibiz. Faiz indiriminin bankalara da yansıması bekleniyor. Ancak, ciddi bir kıpırdama görünmüyor. Kredi kartı faizleri hala aylık yüzde 2,5’larda devam ediyor. Bu bakımdan kapitalist ekonomiye sadık kaldıkça, küresel sermayeye ihtiyaç duydukça belli ki faizler istenen noktaya inmeyecek. Artık sorunları tekrarlayarak, topluma bir takım ümitler dağıtarak sorunlarımızın çözüme kavuşmayacağını görmek durumundayız.