Yaklaşık 2 yaşımda ilk depremle tanışmışım. Depremin ardından büyükanne ve büyükbabam depremin bendeki etkisini öğrenmek için, “Ne oldu yavrum?” diye sorarlar, ben de kafamı sallayarak depremi anlatmaya çalışırmışım. Kısacası 1942’nin sonlarında doğmuş, 1944’te depremle tanışmışım. Bu ilk tanışma son olmadı; zaman zaman hep tekrarladı. Her depremin ardından bir süre neler yapılabileceği tartışması gündeme gelmiş, bir süre sonra unutulmaya terk edilmişti. Depremlerin ardından en çok konuşulan ve vurgu yapılan ise binaların dayanıklılık testinden geçirilmesi, sağlıklı olmayanların yıkılarak yenilenmesi konuşulmuş ancak bir süre bazı adımlar atılmış, bazı binalarda dönüşümler de yapılmış, ancak bu iş gerektiği kadar yapılamamış olacak ki, depremin sebep olduğu tahribat devam ediyor.
Hemen her deprem ardında yetim ve öksüz çocuklar bırakmış, büyük acılar yaşanmış ama nedense tüm işleri bırakıp depremle ilgili dönüşüm projelerini tam olarak bir türlü uygulamaya koyabilmiş değiliz. Hemen belirteyim ki; bu koyamamış olmak, koymak istenmediğinden değil elbette. Nedense bir süre sonra kanıksama oluşuyor. Türkiye çapında bir dönüşüm maddi bakımdan güç olabilir ama imkânsız olduğunu sanmıyorum. Çünkü ülkemizde depremlerin tekrarı için uzun süreler gerekmez oldu. Kısa aralıklarla deprem olayını yaşıyoruz. Son olarak dün meydana gelen deprem geçmişte yaşadığımız acıları da hatırlattı. Çünkü Kahramanmaraş merkezli 10 ilde yaşanan deprem büyük tahribata yol açtı. Dün saat 13.30 sıralarında yapılan açıklamalarda hayatını kaybedenlerin sayısı bine yaklaşmış, yaralıların ise 2 bin 500 civarında olduğu belirtilmişti. Tüm hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.
Bu noktada her depremin ardından deprem haritalarının çıkartılması gündeme geliyor, gevşek zeminlere bina yapılmaması gerektiği binlerce kez söylenirken, nedense düz, gevşek zemindeki tarım alanları yerleşime açılıyor, tarlalar yok olup giderken hem deprem halinde tahribat daha yüksek oluyor hem de tarım arazilerinde daralma sebebiyle dünya üzerinde tarım ürünleri bakımından kendi kendine yeterli 7 ülkeden birisi olduğumuz halde şimdilerde her tarımsal ürünü az ya da çok ithal eder olduk.
Bu arada en sık tekrarlanan deprem ile ilgili tavsiyenin başında depremle yaşamaya alışmamız gerektiği oluyor. Çünkü ülkemiz deprem kuşağında bulunuyor. Ancak depremle nasıl yaşayacağımızın cevabı verilmiyor. Çünkü o zaman dile getirilmesi gereken ister istemez Türkiye’nin tespit edilmiş deprem haritası çerçevesinde yerleşimin gerçekleşmesi hususunda her türlü çabanın ve uygulamanın hayata geçirilmesi gerekiyor. Dikkat edilmeden depremle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini söylemek insanları sadece rehavete sevk ediyor.
Hemen belirteyim ki; son deprem biraz daha toplumu korkutmuş olmalı. Çünkü dün gün boyu sürekli değişik şehirlerden yeni deprem haberleri geldi. Bu arada ilk depremden etkilenmemiş olan şehirlerimizde de depremler olmaya başladı. Yani depremle yaşamaya çalışırken depreme alışmanın kolay olmadığını unutmamak gerekiyor.