-Hangi İmam?
-Falan imam, filan imam!
-Kılınmaz mı?
-Kılınmaz!..
-Peki, neden! Neden kılınmasın? Hayır, yani neden kılınmasın?
-Her yönüyle yetersiz, ilmi yetersiz, kıraati bozuk, beceremiyor, vaaz edemiyor; ayağı topal, sakalı yok... mazeret çok!
Sadece bunlar mı?
İyi de be kardeşim bunlar senin camiye gitmene, cemaatle namaz kılmana engel değil ki. "Camiye gitmek bana ağır geliyor." desen hadi bir nebze...
Her insan gibi imamın da kusurları vardır. Oluyor işte. Neticede adamın işi o, rızkını oradan temin ediyor.
Ediyor da ancak arkadaş herkes de işinin hakkını verecek. Bu her meslek için geçerlidir.
Eğer imamsan, cemaati de memnun etme çabası içerisinde olacaksın. İşinin ehli olacaksın. Kendini iyi yetiştireceksin. Öyle bir ezan okuyacaksın ki insanları âdeta mest edip, camiye çekeceksin. Öyle bir vaaz vereceksin ki cemaati camiye raptedeceksin. Yok öyle salla başı al maaşı. İnsanları camiye çekemiyorsan, hakikatleri anlat(a)mıyorsan... O zaman kendine başka iş arayacaksın.
Tabi burada Diyanet'in de büyük sorumluluğu var. Müftülerin de büyük sorumluluğu var. "Bir işim olsun." diye her geleni imam tayin edemezsiniz. İnce eleyip sık dokuyacaksınız. Hakikaten imamlık vasfı taşıyanları göreve atayacaksınız. Yetersizse, kıvamına gelinceye kadar eğiteceksiniz. Yeteneksizse, hiç kimse kusura bakmasın. İş arayana iş mi yok. Allah rızkını başka yerden verir inşallah.
Gelelim biz vatandaşlara... Beş vakit namazını camide kılacaksın kardeşim. Bu, kendin için. Camiye gitmemek değil de gitmek için o kadar çok sebebin var ki... Bir takım sinsi odaklar, seni cemaatten özellikle de camiden alıkoymak için o kadar çok argüman üretiyor ki senin ruhun bile duymuyor. Bırak, kuzu kuzu tuzağa düşüyorsun. Senin Peygamber'in savaşta bile cemaatle namaza devam etmiş ve de tavsiye etmiştir.
Olabilir. Sebep imam olabilir, başka nedenler olabilir... Ancak çözüm kesimlikle cemaati terk etmek değildir. Sorunun üstüne gideceksin, tabi cemaate devam ederek.
Peki nedir çözüm? Mesela kendince imamın bir takım kusurları olduğunu düşünebilirsin. Öncelikle güzel bir lisan-ı hâl ile kendisiyle konuşursun. Olmadı cemaatten akil kişilerle istişare eder, fikir danışırsın. Olmadı, müftülüğe intikal ettirirsin... Sonuç alamadın mı?.. olabilir, başka yollar denersin ancak camiyi, cemaati asla terk edemezsin. Çünkü seni camiden soğutmaya çalışanların en çok çekindikleri şey, müslümanların camileri her vakitte tıklım tıklım doldurmalarıdır vesselam.
Bir anekdotumu da zikrederek yazımı tamamlayayım.
Adettendir, bayram namazlarında genellikle ilçe müftüleri merkezi camilerde vaaz verirler. Hatta devlet erkânı da çoğunlukla orada olur.
Zamanın birinde yine bir bayram namazı öncesinde merkez camide ilçe müftüsünün vaazını dinledim... Vaaz mı? Evlere şenlik! Maalesef hakikatlerden fersah fersah uzak, adeta filan filan yerlere mesaj kokuyor... vah vah vah!
Bu, müftü! Müftü be yav!..
Neyse uzatmayalım, bir kaç gün sonra zat-ı âlilerinin şahsına nezaket kurallarına azami derecede uyarak, iki sayfalık bir mektup yazdım ve kargo ile müftülük makamına gönderdim. Altına ad soyad ve telefonumu da yazdım. Kargonun sisteminden takibini de yaptım ve bizzat şahsına teslim edildiğini de müşahede ettim.
Peki bana cevap verdi mi müftü efendi! Hayır dönmedi. Ancak, sonraki üç bayram vaazında merkez camide kendilerini görmedim. Daha sonra da tayininin çıkıp gittiğini duydum.
Ben mi?
Riya olmasın inşallah, tabii ki beş vakitte camiye, cemaate devam.
Aman ha bütün mazeretleri bir kenara bırakalım ve Yüce Allah'ın evlerini şenlendirmekten geri durmayalım.
Rabbim sizleri cennetinde ağırlasın inşallah...
Benzeri konulardaki önceki yazılarım,
Ey Diyanet, bu ne fecaat
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid02tE97fB1fGrgHTwjxyMYug9PoigEVhDREzeYicTdpCH5aPFJoeVu2bmDxQohBG617l&id=1907173376246748&mibextid=Nif5oz
Bence ezan Türkçe de okunsun (Bu yazı Diyanet’e iletildi.)
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid0vm8zPBnUHzSFxwTKAYd9VTz553NhgecwBohMRL8kCYXtXU8LhormPqHJLCuLzKb6l&id=1907173376246748&mibextid=Nif5oz