Şu tanımlar uygun mudur?
Cahil, bilmediği bir hususta bilgiçlik taslayandır. Sorarsanız her hususta mutlaka bilgi sahibidir, bildikleri ise kesinlikle doğrudur.

Cahil, konuştuğu zaman: "Bence veya bana göre" diye söze başlayan kimsedir. Bilimsel, teknik, tarihi, dinî vs. hemen her hususta bir fikri olandır. Herhangi bir araştırma içerisine girmeden, kulaktan duyma bilgilerini veya kendi mantığınca doğru kabul ettiklerini başkalarına dayatan kimsedir.

Oysa her bilgi, kendi kaynağından edinilmelidir, öğrenilmelidir. Kaynak(lar) yazılı veya sözlü olabilir. Tabi her kaynağın itibar edilir olmayabileceği endişesi de araştırmanın bir parçası olmak durumundadır.

Cahillik, art niyetli kaynakların yönlendirmelerine alet olarak, hakikatlere sırt dönmek, hakikat çizgisinde olanları aşağılamak/dışlamak çabasında olmaktır.

Hiç kimse allame değildir. "Herkes bildiğinin alimi, bilmediğinin cahilidir." denmiştir. İnsan, doğruluğundan emin olduğu bilgileriyle konuşmalı, değilse susmasını bilmelidir. Aslında doğru bildikleri de ihtimalen yanlış olabilir. O sebepten uyarılmalara da açık olmalıdır.

MÖ. VI. ve V. asırlarda yaşamış olan Çinli filozof, Konfüçyüs’ün insanın bilgeliği ve de cahilliği hakkındaki şu sözü, konumuz açısından önemlidir. Der ki: "Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız."

Evet bu son grubu anlatan sözler, tam da cahili tanımlıyor. Ancak cahildir diye 'kaçınız' fikrine katılmak mümkün değildir. Cehaletle mücadele etmek, herkesin üzerine vazife olsa gerektir. Esas olan tartışma değil de konuşmayı becerebilmektir. Hani derler ya: "Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır." diye

Hayvanlarda olmayan ancak insanda olan bir çok özellik vardır. Bunların başında düşünme, yorum yapma ve karar verme yetisi gelir. Tabi bu yetilere de insanın kendi inancı ve de yaşama tarzı etki eder.

İnsanın bir handikabı vardır ki o da akıl yetisini yorumlama biçimidir. Şu kadar ki aklın insandaki en önemli yeti olduğunu kabul eder. Hâlbuki akıl, gerçekleri bulma ya da görme yeterliliğine sahip bir meleke değildir. Akıl, insandaki sadece tedarik melekesidir... Tabi bu hususu da açmak icap eder. Ancak onu bir başka yazı konusu yapmak daha uygun olacaktır.