Şu anda her 113 kişiden biri, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan çatışmalar, şiddet olayları, insan hakları ihlalleri ve doğal afetler nedeniyle ya mülteci, ya yerinden edilmiş veya sığınma hakkı istemektedir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) 2016 yılı verilerine göre, dünya genelinde toplam 64 milyon insan yerlerinden edilmiş durumda; bunlardan 16 milyonu mülteci, 36.4 milyonu ise ülke içinde yerinden edilmiş kişilerdir. Bu durum, uluslararası toplum için ciddi bir insani kriz oluşturmakta ve dünya genelinde mülteci ve yerinden edilmiş kişilerin sayısının artışı alarm verici bir hal almıştır.
Mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin büyük bir kısmı, özellikle Afrika, Yakın Doğu ve Güney Asya'daki gelişmekte olan ülkelerde yoğunlaşmaktadır. Bu bölgelerdeki politik istikrarsızlık, süregelen çatışmalar ve ekonomik zorluklar, insanların yaşadıkları yerleri terk etme nedenleri arasında başı çekmektedir. Dünyadaki mültecilerin yarısından fazlası çatışmalardan en çok etkilenen Suriye, Afganistan, Güney Sudan gibi ülkelerden gelmektedir. Bu durum, uluslararası toplumun ve hükümetlerin, bu krize kalıcı çözümler bulmak için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin karşılaştıkları zorluklar sadece fiziksel güvenlikle sınırlı değildir. Eğitim, sağlık hizmetlerine erişim, temel yaşam ihtiyaçlarının karşılanması ve psikolojik destek gibi konular, bu insanların hayatında büyük önem taşımaktadır. Özellikle çocuklar ve kadınlar, bu durumdan en çok etkilenen gruplardır ve onların korunması, eğitimlerinin devam ettirilmesi ve sağlık hizmetlerine erişimleri öncelikli olarak ele alınmalıdır.
Bu bağlamda, uluslararası toplumun mültecilere ve yerinden edilmiş kişilere yardım etmek, onların temel insan haklarını korumak ve bu kişilere güvenli, insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlamak için daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin yaşadığı bölgelerdeki altyapı ve hizmetlerin geliştirilmesi, onların topluma entegrasyonunu kolaylaştıracak politikaların uygulanması ve uzun vadede sürdürülebilir çözümler üretilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Müslüman ülkelerin yöneticilerinin fark etmesi gereken en büyük problem ise kendilerinin zevk için harcadığı büyük miktarları mazlum halklar içinde harcaması gerektiğidir. Son dönemde Katar veya Suudi Arabistan’ın futbola yaptığı harcamaların yüzde 50 si dahi onbinlerce mültecinin hayatını değiştirebilirdi.