Bugün gelişmiş diye ifade edilen ülkelerin musluklarından 24 saat kesintisiz, sağlıklı, temiz ve içilebilir suyun akıyor olması, bu toplumların ulaştığı önemli bir başarı olarak görülebilir. Ancak dünya genelinde suya erişim konusunda hala büyük eşitsizlikler mevcuttur. Özellikle Afrika kıtasında, su sıkıntısı çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICEF'in 2021 raporlarına göre, dünyada yaklaşık 2.2 milyar insan -yani dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri- güvenli içme suyuna erişimden yoksundur. Bu durum, özellikle 700 milyondan fazla insanın temel su hizmetlerinden mahrum olduğu Afrika'da daha da vahimdir.
Su eksikliği, sadece susuzluk ve sağlık sorunları anlamına gelmez; eğitim, ekonomi ve toplumsal gelişme üzerinde de derin etkiler yaratır. Örneğin, UNICEF'in belirttiğine göre, dünya genelinde okula gitmek yerine su taşımak zorunda kalan milyonlarca çocuk bulunmaktadır. Ayrıca, su kıtlığı ve kötü hijyen koşulları, dünyadaki enfeksiyon hastalıklarının yaklaşık %80'inden sorumlu olup, her yıl milyonlarca insanın ölümüne yol açmaktadır.
Dünya Bankası'nın 2022 raporlarına göre, iklim değişikliği ve nüfus artışı, gelecek yıllarda su kıtlığını daha da artıracak ve 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasını etkileyebilecektir. Bu durum, suyun sürdürülebilir yönetimi ve su güvenliğinin sağlanması için uluslararası iş birliğini ve etkin politikaları zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle, suyun değerini anlamak ve su kaynaklarını korumak, tüm dünya için ortak bir sorumluluktur. Suyun adil ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi, küresel bir öncelik haline gelmiş olup, bu amaç doğrultusunda yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde iş birliği yapılmalı ve gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Suyun herkese eşit ve adil bir şekilde ulaşmasını sağlamak, gelecek nesiller için daha sağlıklı ve daha yaşanabilir bir dünya inşa etme yolunda atılabilecek en önemli adımlardan biridir.
Bu küresel su krizi karşısında, Türkiye'den de önemli yardım ve destekler gelmektedir. Özellikle Cansuyu ve İHH gibi yardım dernekleri, Afrika'da su kuyuları açarak bu bölgedeki insanların temiz suya erişimlerini sağlamak için önemli çalışmalar yürütmektedirler. Bu kuyular, sadece susuzlukla mücadele etmekle kalmayıp, bölge halkının sağlık, eğitim ve ekonomik gelişimine de katkıda bulunmaktadır.
Ancak bu sorunun çözümü için daha fazla desteğe ihtiyaç vardır. Her birimizin, bu tür yardım faaliyetlerine destek olması, gerek maddi gerekse manevi olarak, büyük önem taşımaktadır. Bireyler, sivil toplum kuruluşları ve hükümetler, su kıtlığı ile mücadele etmek için el ele vermelidir. Bu yardım kuruluşlarına yapılan bağışlar, su kuyularının inşası ve bakımı, temiz suya erişimi olmayan insanlar için hayat kurtarıcı olabilir.
Sonuç olarak, su kıtlığı ile mücadele, sadece yerel veya ulusal bir sorun değil, tüm insanlığı ilgilendiren küresel bir meseledir. Türkiye'den giden bu yardım eli, Afrika'daki su krizine karşı atılmış önemli bir adımdır ve bu tür girişimlere desteğimizi artırarak, dünyanın başka yerlerinde yaşayan insanlara umut ışığı olabiliriz. Unutmayalım ki, su, sadece bir doğal kaynak değil, aynı zamanda temel bir insan hakkıdır ve herkes için adil ve eşit erişim sağlamak, hepimizin ortak sorumluluğudur