Müşrikler, başta Hz. Peygamber olmak üzere müslümanlara olmadık zulüm yaşatıyorlardı. Öyle ki nübüvvetin altıncı yılında boykot kararı almış ve müslümanların sefalet içerisinde yaşamalarına sebebiyet vermişlerdi. Bu tam üç yıl sürmüştü. Sonraki sene Hz. Peygamber’in önce Amcası Ebu Talip ve üç gün sonra da Eşi Hz. Hatice vefat etmişti. Bunu fırsat bilen Müşrikler Hz. Peygamber’e yönelik baskılarını daha da yoğunlaştırmışlardı. Oysa onun tebliğ gibi bir vazifesi vardı. Bu sebepten Mekke dışına Taif’e gitti. Orada çalmadık kapı bırakmadı. Maalesef Taif halkı da iman etmek şöyle dursun Hz. Peygamber’i şehir dışında taşa tuttular.

İşte Yüce Allah, elçisini yaşadığı bunca hüzünden dolayı teselli olsun diye kendi katında ağırlamayı murad etti. Buyurdu ki: ‘Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammet’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.’(İsra/1)

Cebrail as’ın refakatinde ‘Burak’ ismindeki mucizevî bir binek ile Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya gelen Hz. Peygamber, burada imam olarak bütün peygamberlere namaz kıldırdı. Arkasından yine Cebrail as vasıtasıyla ‘Sidretü’l Münteha’ denilen yere yükseltildi. Buyuruldu ki: Andolsun ki onu (Cebrail’i) bir başka inişte daha, Sidretü’l-Münteha’nın yanında görmüştü. Me’vâ Cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır.’(Necm/13-15) Burası, Cebrail’in son durağıdır. Artık, buradan itibaren Yüce Allah, elçisini ilahi kudretiyle kendi dilediği bir kata alacaktır. ‘O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. Andolsun o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü. ’(Necm/16-18)

Kimi kaynaklar, ayetle sabit olmadığı teziyle Hz. Peygamber’in miraca yükselmesinin doğru olmadığını iddia ediyorlar. Oysaki Sidretü’l Münteha meleklerin Rableri huzuruna çıktıkları en son makamdır ve ayette Hz. Peygamber’in Cebrail as’ı burada gördüğü ifade edilmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber, Miraç’da kendisine Cennet’in gösterildiğini söylemiştir ki yine ayette Me’va Cenneti’nin Sidre’nin yanında olduğu beyan edilmiştir.

İndi İlahi’de Hz. Peygamber, Rabbini şöyle selamladı: “Selam, rahmet ve bütün güzellikler; her türlü dil, beden ve mali ibadetler Allah’a mahsustur.” Yüce Allah da: “Ey Peygamber! Allah’ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.” buyurarak, elçisine karşı mukabelede bulundu. Hazreti Peygamber ise: “Selam bizlere ve Allah’ın salih kullarına olsun.” diyerek, Rabbinden selamının tüm inananlar üzerine olmasını diledi. Arkasından Cebrail as da: “Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahadet ederim ki Muhammet onun kulu ve elçisidir.” diyerek bu selamlaşmaya şahit olduğunu beyan etti. ’(Ettehiyyatü duası)

Miraç’ta Hz. Peygamber’e şu üç hediye verildi. ‘Ümmetinden Allah’a eş koşmadan ölenlerin affedilmesi, beş vakit namaz ve Bakara Suresi’nin son iki ayeti.’(Ahmed b. Hanbel, Müslim)

İşte Yüce Allah’ın elçisine aracısız vahyettiği, mümin kullarına mesajı: ‘Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de. Her biri, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”(Bakara/285-286/Amenerresulü)

Hz. Peygamber’in üç yıl boykot ve bir yıl da hüzün yılı olmak üzere sıkıntılı geçen dört yıldan sonra gerçekleşen Rabbi ile buluşması hüznünü gidermişti. Ancak bu, bundan sonra tebliğ sürecinin daha kolay geçeceği anlamını taşımıyordu. Bir de tabi miraç hadisesine kavminin vereceği tepkiden endişesi vardı. Bu hususu Cebrail as ile paylaşarak: “Ya Cebrail, kavmim beni tasdik etmez!” demişti. O da: “Ebubekir tasdik eder.” diyerek, o en kutlu elçiye cesaret vermişti. (İbn-i Sa’d) Nitekim, Hz. Peygamber, hadiseyi anlattığında müşriklerin hiçbiri inanmamış ve onunla da kalmayıp alaya almışlardı. O da yetmedi, peygamberin en sadık dostu Hz. Ebubekir’e giderek: “Bak, senin arkadaşın bir gecede Mescid-i Aksa’ya gittiğini oradan göklere çıkıp ve tekrar aynı gecede geri döndüğünü iddia ediyor, sen ne dersin?” dediler. Tabi onların bekledikleri: “Olmaz öyle saçma şey!” cevabıydı. Ancak yanılmışlardı. Çünkü Hz. Ebubekir, “Bunu o söylediyse doğrudur.” şeklinde cevap vermiş ve daha sonra peygamberinin yanına giderek kendisini tebrik etmişti. Hz. Peygamber ise: “Sen sıddıksın!” demiş ve kendisin ne denli sadakat timsali bir dost olduğunu ifade etmişti.