Şeyh Ahmet Yasin 1938'de Filistin'in Mecdel bölgesinde Cura köyünde doğdu. Babası Ahmet Yasin 5 yaşındayken vefat etti. Daha 10 yaşındayken annesi ailesi ve Filistin halkı ile beraber mülteci durumuna düştü. Bu süreçte o zaman Mısır'ın kontrolünde olan Gazze'ye yerleşen Şeyh Ahmet Yasin 12 yaşındayken arkadaşlarıyla güreşirken omuriliğinden yararlanarak sakat kaldı. Sonraki zamanlarda tekerlekli sandalyeye mahkum olan Ahmet Yasin 1958'de lise eğitimini tamamladı. Sonrasında Mısır'daki bir üniversiteyi bitirerek öğretmenlik sertifikası aldı. Gazze'ye döndükten sonra Arapça ve İslam ilimler öğretmeni olarak çalıştı. Aynı zamanda camilerde hatiplik yapıyordu. Mısır'da İhvan hareketinden etkilenen Ahmet Yasin 1965'te tutuklandı. Serbest kalınca azminden hiçbir şey kaybetmeyen bu büyük lider cihadına hız kesmeden devam etti.

1983'te tekrar tutuklanan Ahmet Yasin sonrasında ismini İzzettin El Kassâm Tugayları olarak alacak olan askeri bir birlik kurmuştu. 1985'te ve 1989'da tekrar tutuklandı. Bu tekerlekli sandalyeye mahkum olan Mücahide isnat edilen suç Hamas’ı idare etmek ve tüm süreçlerini yönetmekti.  8 yıl boyunca ağır şartlarda hapishanede kalan Şeyh, Halit Meşal'e yapılan başarısız bir suikaste karşılık serbest bırakıldı. 2001 ve 2002 yılında ev hapsine mahkum edilen Şeyh Ahmet Yasin sonrasında çok defa suikaste uğradı. 22 mart 2004'te ise sabah namazı çıkışında Şeyh Ahmet Yasin şehadet şerbetini içti.

Tekerlekli sandalyesi ile bir mücahit olarak yaşadı. Ben ne yapabilirim demeden hayatını Filistin Cihadına adadı. Vaz geçmedi. Hapse girdi, işkence gördü. Ama hiç vaz geçmedi. Vaz geçmeyenlere, son nefesine kadar Cihad edenlere selam olsun.

Bu Mücahit’in sözleri ile yazımızı bitireceğiz.

Ben diyorum ki israil zulüm ve gasp üzerine kurulmuştur. Zulümle gasp üzerine kurulan rejimlerin kaderi yıkılmaktır.
Bir insan önce çocuktur, sonra yetişme çağı, sonra gençlik olgunluk ve sonunda yaşlı ihtiyardır. Devletlerin ömrü de böyle.  Ben diyorum ki İsrail gelecek asrın ilk çeyreğinde yok olacak. Tam olarak 2027'de İsrail diye bir varlığın olacağını düşünmüyorum.
"Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!

Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!