Büyük caddenin kenarında.

Marka mağazaların kapısı önünde.

İki liseli genç,

Öyle vuruşuyorlar ki.

Esnaf seyrediyor.

Adeta kavganın ne kadar kaliteli olduğuna dair puan veriyor.

Ayırayım şu çocukları demiyor.

Sonunda yaşlı bir adam,

Atılan tehlikeli tekmelerin kendisini de yaralayacağını düşünmeden zor da olsa gençleri ayırdı.

İkisi de tankların altından çıkmışçasına yara bere içindeydi.

En tehlikeli yerlerine darbe almış kıvranmaktaydılar.

Olduğum yere mıhlanıp kalmıştım,

Yürüyecek halim yoktu, düştüm düşecektim.

Gelen minibüse adım atmak ne mümkün, ayaklarım bir ton demirden külçe.

Eve varsam da, cereyana kapılmış gibi zangır zangır titremem geçmemişti.

Kavga ne kadar kötü bir şey.

İnsan bedenine, psikolojisine ne kadar zarar vermekte.

17’lik gençler 87’lik de olsalar bu kavgayı asla unutamayacaklar.

Yaşantımızda gerilimlerle, streslerle, kavga, didişmelerle pamuk ipliği gibi oradan oraya savrulmaktayız.

Yeni bir seçim arifesinde o çocukların kavgası gibi yeni kavgaların eşiğinde miyiz endişesi ile uykularım kaçmakta.

Biz darbe nesilleri,

Hepimizin aklından geçmiyor değil.

Ya yine suni kıyametler kopar da.

Taşlanırsak.

Hakaretler altında ezilirsek.

Ya da karanlık güçler devreye girip medya darbeleri, işadamları darbesi altında şu mazlum memleket, bu çileli halk bir daha inim inim inlerse.

Haksız değiliz.

Her seçimi bir savaş meydanı gibi atlattığımız için.

Oysa ülkenin sorunları sıra dağlar gibi.

Bir  deprem ki binlerce ocak söndü.

Acısı yüzyıllarca sürecek.

O depremlerin bir türü olan görünmeyen ama izleri derin, pasif depremler hemen hemen bütün evlerde.

Geleceğimiz gençler,

Ağır depresyon depreminde zangır zangır titremekteler.

İstikbal kaygısı ile uyku uyuyamamaktalar.

Aldıkları ağır ilaçlarla hayattan kopmaktalar.

İş endişesi, anksiyete, eşlerini bulamamış olmanın üzüntüsü onları yaşamdan koparmakta.

Etrafın söylenmesi, evde anlayışsız ebeveynin burnundan soluması,

Mesleklerinde değil de farklı iş kolunda çalıştıklarında o zalim mobbing.

Suratlarını soytarı el çabukluğu ile oynatanların, “sen bu işten anlamazsın” deyip de, bir kedi yavrusu gibi kenara bırakıldıklarında,

Ellerinin, ayaklarının, yüreklerinin, beyinlerinin birbirine karıştığı talihsiz nesiller.

Cep medyanın kandırmacası mutlu evliliklere bakmaktan yorgun kuşaklar.

Eskiden anne babalarının sokak aralarında, köy meydanlarında evlenip de çok daha mutlu, huzurlu, sağlıklı yaşadığı o nesillerden sonra.

Hasbelkader yığın borçla bir yuva kurup da.

Kusur arayan tarafların birbirini iyice yıprattığı ayrılıklarla yalpalayan, düşen.

Daha ne sayayım.

Bunca dert arasında, başımızı ellerimizin arasına alıp ağlamamız gerekirken.

Zalim kavgalarla bu mazlum halkı iyice hasta etmeyin.

Sayın siyasiler, birbirinize çok nazik, çok saygılı, çok edepli, terbiyeli davranın ki yaralı halkın morali düzelip bir nebze sağlığına kavuşabilsin.