Ayaklarındaki naylon çizmeleri çıkarıp,

Kendilerini attıkları mescidin halılarında,

Başlarının altına katlayıp koydukları seccadeler üzerinde.

Anında derin uykulara dalıp da.

Çünkü akşama evlerine vardıklarında,

Hayatın akışının durmaması için koşturacaklardır.

Çocuklara yemek, bulaşıklar, beslenmelerine yapılacak kekler, ertesi günün ütüleri onları beklemektedir.

Fakat çalan telefonlarını duyamayan yorgun vücutları biraz dinlense de,

Kapı aralığında gürleyen şeflerinin bağırışıyla sıçramış,

İşlerinin başına koşmuşlardır.

Aslında işlerini aksatmamışlardır,

Havaalanının kadınlar tuvaleti, abdest alma yeri, mescit pırıl pırıldır,

Lakin şeflerinin de hayatın akışını yavaşlatanları uyarmaları gerekmektedir.

Ellerinde valizlerle bir asker uğurlama yerine gelmiş gibidir, doğumhane önünde bekleşenler.

O valizlerin sapı daima kız annelerinin elindedir.

Hayatın akışı şunu gerektirir ki, her doğum yapan kadının annesi ona bakacaktır.

Elbet bazen değişir kural.

Valizin sapı oğlan anasının elindedir.

Ya da kimseler yoktur, kadının eşindedir valiz.

Kimse o akışı aksatmaz.

Bebek 400 gram da doğsa, dört kilo da,

Anneye bakım insanların önceliğidir.

Şu binlerce yıldır gelen kural budur.

Havaların bu en fütursuz sıcaklığında bahçelerde çiçek açan erik ağaçlarının gövdesine dolanan ellerin hüznü, daha ağırdır.

Kuraklığın ayak sesleri en çok yaşlı yürekleri tedirgin eder.

Bu susuzluk, açlığın yaklaştığına delildir.

Hububat azalacak mıdır,

Buğday tarlaları boynunu bükecek midir,

Denizlerdeki balıklar kaçacak mıdır,

Meyve sebze tükenecek midir,

Nedir bu kış ortasında yağmayan karlar,

Dökülmeyen yağmurlar.

Bu ocakta açan kayısı ve erik çiçekleri hüzün verirken insanlara,

Dualarla hayatın akışını kolaylaştırma çabaları.

Her şehirden yükselen yağmur ve kar duaları

Tıpkı doğumhanedeki annenin çığlıklarına yardıma koşan, onu hiç tanımayanların duaları gibi.

O çocuklar doğmalıdır.

İnsanın nesli kurumamalıdır.

Kuraklık arıların neslini tehlikeye sokarken, hububatı azaltırken, insan neslini de sarsmakta.

Bu yüzden her doğan bebekle yeryüzü gülümsemekte.

Ölüm döşeğindeki yaşlılar, mutlu ayrılmaktadır dünyadan,

Yerlerine yeni insanlar gelmelidir,

Yeryüzü kurumamalıdır.

Mescitleri temizleyenler dinlenmelidir ki,

Hayatın akışı yavaşlamasın,

Bu her şeyin birbirine bağlantısı,

Bu aralarındaki müthiş ilişki,

Erken doğan bebeklerin küvezdeki yaşama savaşı,

Hayatın karelerinin birbirine eklenmesi, çoğalması, devamlılığı sağlaması.