Siyaset çok farklı tipleri içinde barındırıyor.

Kiminin derdi “ille de iktidar” olmak!

Kiminin dedi ise “ille de iktidar” olmaktan çok “ille de hakk’ı söylemek.”

Dertleri “ille de iktidar” olmak isteyenler gelip geçicidir!

Bir bakarsınız iktidar koltuklarına kurulmuşlar, bir bakarsınız yerlerinde yeller esiyor!

Böyleleri iktidar koltuklarına kurulduklarında bu hallerinin sonsuza kadar devam edeceği vehmine kapılırlar.

Bu yüzden astıkları astık, kestikleri kestik söylemlerle konuşurlar.

Yani kimseleri beğenmezler. Kimseleri adam yerine koymazlar. Herkesin kendileri gibi düşünmesini şart koşarlar. Kendileri gibi düşünmeyenlere yakıştırdıkları sıfat ise hainlik olur.

Sadece kendilerinin yurtsever olduğunu, kendileri gibi düşünmeyenlerin ise memleket düşmanı olduklarını varsayarlar.

Bu varsayımla millete o kadar tepeden bakarlar ki, millet kendilerine tepki göstermeye başlar.

Dertleri sadece “hakk’ı söylemek” olanlar ise zor şartlar altında siyasete devam ederler.

Yaşadıkları zorluklar onların “hakk’ı söylemeye” devam etmelerini önlemez.

Aksine “hakk’ı söyleme” konusunda daha bir bilinçlenirler.

Daha da tavizsiz bir söylem geliştirirler.

Dertleri ille de “hakk’ı söylemek” olanlar uzun solukludur.

Gelip geçici iktidar koltukları onların doğru bildiklerini söylemelerine mâni olamaz.

İktidar koltuklarını ellerinin tersi ile itip hakk’ı, evet yalnızca hakk’ı söylemeye devam ederler.

Onlar kendilerine böyle bir yol seçmişlerdir.

“Siz sırf bu kafa yapınız yüzünden iktidar koltuklarına oturamıyorsunuz” eleştirilerine asla prim vermezler.

Zira onlar küçük hesapların peşinde koşanlardan olmamışlardır.

Onlar bir büyük idealin, bir büyük davanın emrindedirler.

Dertleri “ille de iktidar olmak” isteyenler belki iktidara gelebilirler ama bu, uzun ömürlü olmaz.

Bir süre sonra silinir giderler, unutulur giderler.

Dertleri “ille de hakk’ı söylemek” olanlara göre iktidarlar gelir geçer ama onlar doğruları söylemeye devam ederler.

Hayra motor, şerre fren olurlar.

Ne mutlu yola böyle devam edenlere.