Başlıktaki ifade Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a ait. Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem sonrasında geldiği Türkiye’de dün, mevkidaşı Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yapılan ortak basın toplantısında bu açıklamayı yaptı. ABD’nin PYD/YPG ile olan yakınlığını açıklarken bu cümleyi kurma ihtiyacı hissetti. Bu örgütlerin DEAŞ’a karşı mücadele ettiklerini iddia ederken bu cümleyi kurdu. Blinken, ayrıca basın toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da dün Ankara’da Esenboğa Havalimanı Büyük Şeref Salonu’nda kabul edildi.

Basın toplantısının başlıkları tahmin edileceği gibi İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya tam üyelik süreçleri, F-16 konusu, F-35 meselesi, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi başlıklardı. Sonunda söyleyeceğimi başta ifade edeyim; Blinken, bütün bu alanlarda ABD’nin durduğu noktada bir değişiklik olmadığını, depremin oluşturduğu atmosferde sadece daha yumuşak şekilde ortaya koydu. Aslında bulundukları noktadan geri adım atmayacaklarını net olarak belirtti. Malum, Türkiye için şu anda öncelikli olan konu F-16’ların revizyonu ve yenilerinin alınması. ABD kanadından gelen gayri resmi açıklamalardan F-16’ların şarta bağlı olarak verilebileceğine dair işaretler daha önce verilmişti. Tabii olarak Türkiye’nin böyle bir şeyi kabul etmeyeceği Bakan Çavuşoğlu tarafından Blinken’a söylendi. Bu konunun nasıl çözüleceğine dair bir açıklık oluşmadığını söylemek gerekir. Blinken, sadece ABD yönetiminin Türkiye ile aynı düşündüğünü ifade etmekle yetindi. Yani yarın Senato bizimle aynı düşünmüyor, ne yapalım. ABD’de kuvvetler ayrılığı var. Senato onay vermedi, yapacak bir şey yok diyebilmelerinin altyapısını oluşturdu. F-35 konusu ise daha da karmaşık. Türkiye, bu konunun artık çözüme kavuşma ihtimali kalmadığını düşünüyor olacak ki, bu proje için verilen 1,4 milyar USD’nin geri verilmesine odaklanmış durumda. Bu arada en azından F-35’lerin Yunanistan’a verilmesi konusunda biraz ses yükseltmekte fayda var. F-35 konusu salt ticari bir anlaşma değildi. Türkiye, bu konuyu böyle bir alana sıkıştırmamalı.

Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilgili ise ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından tek taraflı yaptırım kararlarına Türkiye’nin uymadığı daha önce çeşitli vesilelerle açıklanmıştı. Tahıl Koridoru anlaşması süreci de bunlardan birisiydi. Ancak kimi çevreler Rusya’nın gerek yaptırıma dâhil olan ürünlerinin ihracatını yapabilmesi gerekse de kimi stratejik ithalatlarını Türkiye üzerinden yaptığına dair iddialar dile getirilmişti. Türkiye bunu kabul etmiyor. Etmemekte de haklı aslında. Her ne kadar bunun olabileceği düşünülse de çok da geniş çapta mümkün olamayacağını bilmek lazım. Kimi Avrupalı alıcı şirketler Rus ürünleri için Türkiye seçeneğini kabul etse de maliyet hesaplamaları bunun uzun vadeli yapılmasının önündeki en büyük engel.

Bu ziyaret, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın göreve geldiği andan itibaren Türkiye’ye gerçekleştirdiği ilk ziyaret anlamını taşıyor. Bir de Blinken ülkesinde Türkiye ile bir açıklama yapacaksa Yunanistan’ı bir şekilde öncesi veya sonrasında dile getiriyor. Bu ilk ziyaretinde de aynısını yaptı. Gezi programına Yunanistan’ı da dâhil etti. Türkiye’nin ardından Atina'da Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve muhalefet partisi lideri Aleksis Çipras ile görüşeceği açıklandı. Yani ABD, artık Türkiye her gündeme geldiğinde Yunanistan’ı da sürecin bir parçası haline getiriyor.

Evet, Blinken dün, “Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlıyoruz” dedi ama hepsi bu kadar. Sadece anlıyorlar ama iş gereğini yapmaya geldiğinde üç maymunu oynuyorlar.