Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan bir rapor kamuda en çok eleman çalıştıran bakanlığın en büyük sorunun “yöneticiler açısından” gerekli şartlara önem verilmemesi olduğunu gösteriyor.
Ve bakanlık “liyakat esaslı bir sürecin” harekete geçirileceğini duyuruyor.
Tam da böyle bir duyurunun yapıldığı gün bir genel müdürün baldızının sınav ve mülakatlara girmeden önce şube müdürü ardından da ilçe Milli Eğitim müdürü olarak atandığının duyulması, hazırlanan raporun yerden göğe haklı olduğunu gözler önüne seriyor.
Aslında bu sorun sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nı ilgilendiren bir sorun değil.
Kamuya ait tüm kurumlarda benzer sıkıntılar yaşanıyor.
Söylem de “liyakat esaslı bir süreçten” söz edilirken eylem çok daha farklı tecelli ediyor.
İşe alımlarda liyakat yerine başka özellikler aranıyor.
Mesela damatlar öncelik kazanıyor.
Gelinler daha bir şanslı oluyor.
Oğlanlar, kızlar yakın mesai arkadaşı olarak tercih ediliyor.
Baldızlar, enişteler el üstünde tutuluyor.
Kayınçolar da unutulmuyor.
Evet, bürokrasi de önemli görevlere adam alınması söz konusu olduğunda önce bu özellikler aranıyor.
Yani önce “yakın akrabalar” geliyor, sonra “liyakat” aranıyor.
Bu sıkıntı sadece iktidar partisine has bir sıkıntı da değil.
Muhalefette bu durumu eleştirenler iktidara geldiklerinde aynen eleştirdikleri gibi davranmaya başlıyorlar.
Onlar da işe almada liyakatin sadece lafını ediyorlar.
Onlar da yakın akrabalara öncelik tanıyorlar.
Özetle ifade etmek gerekirse bu sorun ülkemiz insanının ortak sorunu olarak karşımızda duruyor.
Demiyoruz ki yakın akrabalar hepten dışlansın ve hiçbir göreve yakın akraba gelmesin. Layıksa gelsinler ama bu kadar göze batmadan!
En az onlar kadar liyakat sahibi başka isimler varsa öncelik o zaman onların olsun.
Tarih yakın akraba tercihlerinden dolayı yaşanan sıkıntıları anlatan hikâyeler ile dolup taşıyor.