“Ormanda bir ağaca çok fazla yaklaşırsanız ormanı göremezsiniz” diye anonim bir söz var. Fikirler derinlemesine incelenmeden öğrenilmez ama yine aynı fikirlerden uzaklaşmadan da o fikri gerçekten anlamak pek mümkün değildir. Bana hayatın sırrı nedir diye sorsanız herhalde şüphe duymak, sorgulamak ve aynı zamanda her işte orta yol ehli olmak ve dengeli hareket etmek derdim. Doğru soruları sormak, mesafeyi her zaman korumak, ne zaman nerede duracağınızı bilmek, kime ya da hangi topluluğa ne kadar yakın ya da uzak duracağınızı bilmek çoğu zaman hayat kurtarır.

Şüphe duymak ve sorgulayıcı olmak çok önemlidir. Acıdır, zordur, can yakar ama gerçektir. Doğru soruları sormak size hakikate giden yolda önemli kapılar açacaktır. Şifa istiyorsanız faydası olmayan güzel yalanların verdiği sarhoşluktan kurtulmanız gerekir. İlaç, acı gerçeklerin içerisine gizlenmiş ve bulunmayı bekler.

İmam Gazali, “şüphe duymayan hakikati bulamaz ve özeleştiri, ruhun aynasıdır” der. Rene Descartes, “şüphe bilginin anahtarıdır” der. Spinoza, “kendini sorgulamak özgürlüğün başlangıcıdır” der. Dostoyevski, “şüphe etmediğinizde değil, şüphe ettiğinizde gerçeğe daha yakınsınızdır” der. Carl Gustav Jung, “özeleştiri, insanın kendisi ile yaptığı en yararlı tartışmadır” der. Voltaire, “şüphe edenler, daha iyi bil yol bulmak için arayıştadır” der. Sokrates, “kendini eleştirmeyen, başkalarını eleştirme hakkı olmayan bir kördür” der. Lao Tzu, “kendine karşı dürüst olan, başkalarına karşı dürüst olabilir” der. Francis Bacon, “şüphe yok edici değil, arayıcıdır; bilge olan, şüphe ile sorular sorar” der. Marcus Aurelius, “kusursuzluğu arayan, ilk olarak kendi kusurlarını görmek zorundadır” der.

Bu cümleler anladığım kadarı ile başlangıç noktasını ifade ediyor. Nereden başlamalıyım? Kendime giden yolculuk, kendimi keşfetmem dolayısı ile neden yaratıldığımı, ne için yaşadığımı, nasıl bir hayata sahip olmam gerektiğini öğrenmem için nereden başlamam gerektiğini işaret eden anahtar cümleler. Tarihin hangi kısmına ya da dünyanın neresine giderseniz gidin hakikate giden yolun başlangıcını işaret eden sorular değişmiyor.

Kendisi ile mücadele ve müzakere edemeyen, kendini sorgulamayan, kendini dinlemeyen, kendini eleştirmeyen, kendini aramayan öyle görünüyor ki hakikati bulamaz. Acaba ilk yolculuğa kendimize doğru mu çıksak?