Tanımadığım bir hanımefendi, telefonla soruyor: “Depremde evleri yıkılan iki kardeşimi çocuklarıyla beraber evimize aldık.

Üç odaya üç aile yerleştik.

Sorum şu, yardım ekibi, benim kardeşlerime de maddi yardım yapıyorlar.

Giyeceklerde sorun yok.

Battaniyelerde de sorun yok. Verilenleri yalnız onlar kullanıyorlar, biz kullanmıyoruz.

Ancak çamaşırları yıkamada sorun var.

Hepimizin kirlilerini birlikte çamaşır makinesine atıyoruz.

Onlara verilen deterjanlarla bizim kendi deterjanlarımızı karıştırıp döküyoruz.

Şimdi onların deterjanıyla bizim elbiseler yıkanıyor.

Biz bunu ne yapalım?

Onlara verilen deterjanla yıkanan elbiseyle biz, namaz kılabilir miyiz?

Onlara verilen el sabunlarının yanına biz kendi aldığımız el sabunlarını da koyuyoruz.

Eşim ve ben kendi sabunumuzla ellerimizi yıkıyoruz ama çocuklarımızın dikkat etmesi zor; ne yapalım?”

“Başta eşinizi tebrik ederim. Senin kardeşlerini kendi kardeşi gibi kabul ettiği için tebrik ederim.

Sabun ve deterjan konusunda hassasiyetiniz, beni de çok etkiledi.

Siz, kendi sabun ve deterjanınızı onlara verilenle karıştırıp kullanmakla hassasiyetinizi ortaya koyuyorsunuz.

Gönlünüz rahat olsun.

Onlara verilenler, onların malı olmuştur.

Onlar da o malı, diledikleriyle paylaşma, hediye etme yetkisine sahiptirler.

Onun için birlikte karıştırıp yiyin ve kullanın ama bu hassasiyetinizi yitirmemeye de dikkat edin.

Siz hani Sevgili Peygamberimiz’le Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara, Medineliler evlerini açmıştı ya, işte şimdi siz, onu yapıyorsunuz.

Dualarınızın içine beni de katın” dedim.

Şu anda deprem olan on ilde kurtarmak ve yardım etmek için gelen insan sayısını bilmiyorum ama İstanbul trafiğinde hep araba süren biri, “Deprem gününden beri İstanbul trafiği rahatladı” dedi, ben de “Neden?” dedim,

“İnsanlarımız on binlerce arabayla yardıma gittiler” dedi.

On binlerce kurtarma ve yardım için giden insan sayısına göre birkaç hırsızın adı olmaz.

Aslında hırsızlar ıslah edilmeli ama ifşa edilmemeli.

On tane hırsızla on binler kıyaslandığında hâlâ halkımızın sapasağlam, dinine imanına sahip olduğundan, üç odasına iki kardeşini ve çocuklarını alıp yardımdan gelen el sabununun kullanmasıyla ilgili fetva sorma ihtiyacı hisseden 84 milyonumuz var bizim.

Söz Mehmet Akif Ersoy’un:

-Korkma!

Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz;

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!

Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun?

Meğer ki harbe giren son nefer şehîd olsun.

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa;

Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar,

Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar;

Değil mi cebhemizin sînesinde îman bir;

Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vicdan bir;

Değil mi cenge koşan Çerkes’in, Lâz’ın, Türk’ün,

Arab’la, Kürd ile bâkîdir ittihâdı bugün;

Değil mi sînede birdir vuran yürek... Yılmaz!

Cihan yıkılsa, emîn ol, bu cebhe sarsılmaz!”