Konya, Eskişehir, Haymana Ovası Mayıs-Nisan aylarından itibaren yemyeşil olur.

Buğdaylar, arpalar, pancarlar, mısırlar yeşilin bin bir tonuyla görünürler.

Hiçbiri diğerine karşı değildirler.

Hepsi, insanların ve hayvanların ihtiyacını karşılamak içindir.

Çıkın bir dağın tepesine ve seyredin dünya sahnesini.

On binlerce çiftçinin, milyarlarca tohumun, milyarlarca yağmur damlasının, yüz binlerce insan elinin, alın terinin,  güneş ışınlarının, olmazsa olmaz havanın, sanayi ürünü traktörlerin işbirliğiyle sağlanan dekoru seyredin ve maşallah, barakellah, el-Hamdü lillah deyin.

Güneşin, ayın, toprağın, suyun, havanın Allah’ın yarattığı ilk insan ve ilk peygamber olan Hazreti Adem’den beri devam ettiği gibi, Allah’ın indirdiği ayetler ve onlara iman eden mümin gönüller de, güneş, toprak, su ve hava gibi kıyamete kadar var olmaya ve âlemlere hayat vermeye devam edecektirler.

Rabbimiz, güneşiyle, havasıyla, toprağıyla suyuyla, ayrı tohumlara, ayrı ayrı tatlar verdiğini tadın.

Tadalım da, biz de önce özlerimizi, sonra sözlerimizi, ayet ve hadislerle tatlandıralım:

“Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onun yanında olanlar, kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler.

Onları rükû ve secde ederek Allah'tan lütuf ve rızasını dilerken görürsün.

Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır.

Onların Tevrat'taki vasıfları ve İncil'deki misalleri:

Filizini çıkaran ekin gibidirler.

Onu güçlendirdi kalınlaştı.

Derken gövdesinin üstüne dikildi.

Ekenlerin hoşuna gider, (Müslümanların) onlara karşı (güçlenmesi) kâfirleri de öfkelendirir. Allah onlardan iman edip amel-i salih işleyenlere mağfiret ve büyük bir mükâfat vaat etmiştir.” (Feth süresi ayet 48/29)

Müminler birbirlerine karşı koyun gibi, düşmana karşı aslan gibi ol­malıdırlar. Birbirlerine karşı ekin tarlasındaki filizler gibi, düşmana karşı çelik gibi olmalıdırlar.

Yaptıkları her işte Allah'ın rızasını ararlar. Rükû ve secdeleriyle Allah'a boyun eğerek, yaratılmışlara boyun eğmezler.

Mehmet Akif Ersoy’un:

"O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar" dediği gibidir.

Rabbime boyun eğemeyenlerin kendisi gibi insanlara boyun eğdik­lerini görüyoruz.

Rükû ve secdelerin bizde etkisi olmalıdır.

Özümüz sağlam, sözümüz sağlam olmalıdır.

Gülen ve güven veren bir yüz, bal gibi bir söz, vermeyene ve­ren, gelmeyene giden, taş atana ekmek atan, kötülüğü iyilikle gideren, suç işlemeyen, suç işleyenlerin cezasını paylaşan, her yerde Allah'ı hatırlayan ve hatırlatan olmalıyız.

Tohumlar tarlada biterler.

İman ve fikirler yüreklerde biterler. Tarlaya atılan tohum çürür veya biter. Tarla tohumu reddetmez.

Ama yürekler öyle değildir. Bencilliği vardır. Başkasının tohumunu/fikrini kabul etmek zor gelir.

Onun için bizler kendi yüreğimizin ürettiği fikirleri değil, Allah'ın ayetlerini yüreklere saçmaya başlayalım.

Çünkü yü­reği yaratan Allah, ayetleri indiren de Allah’tır.

Yağmurda sırılsıklam ıslanan bir adamın üzerine bir bardak su dökseniz size kızar.

Gökyüzünden gelene kızmaz ama sizden gelene kı­zar.

Onun için biz insanların gönül ülkesine iman tohumları ekmeye ça­lışalım.

İman tohumlarını saçanların tavrı, çiftçi sayışıncadır.

Aynı ayetlere ve hadislere sarıldıkça, tavır değişikliği ayrılık sebebi değildir.

Hak mezheplerimiz, tarikatlarımız, meşreplerimizin gönüllere saçtığı iman tokum tohumları ayet ve hadisten oluştukça saçanların sayınının artması ayrılık değildir.

Ekimde zaman da çok önemli.

Tarlanın tavına çok dikkat etmeliyiz. İman tohumları çok iyi seçilmeli,

Kur'ân ve sünnet eleğinden elenerek hurafe dikenlerinden arındırılmalı.

Gen toprağın sürülüp, yabani otlardan arındırıldıktan sonra tohum ekildiği gibi, gönüller yabani, şeytani fikirlerden, "La ilahe" tırmığı ile sökülüp atılması ve "illallah" tohumu ekilmeli, amel-i salih suyuyla sulanmalıdır.

Meyveli ağacın dalları yere doğru eğilir. İmanlı başlar secdeye doğru eğilir ve mütevazı olur.

Mütevazı olanı da Allah yüceltir.

Şair:

"-Mazharı feyz olamaz düşmeyecek hake nebat

-Mütevazı olanı rahmet-i Rahman büyütür" diyerek dane toprağa düşünce yükselir, mütevazı olanı da Allah yü­celtir diyor.

Peygamber Efendimiz, yeni doğan çocukların kulağına ezan okurdu.

Bu tertemiz gönül ülkesine atılan ilk iman tohumudur.

Yabani fikirler, şeytani vesveseler, yürekleri diken gibi sarmadan iman tohumu atılmalı.

Peki, yaban illerde şeytani fikirlerle büyüyenlere ne yapmalı?

Onlara da aşı yapılır. Her ağacın aşılama zamanı ve biçimi ayrı olduğu gibi, her insanın aşısı da ayrı olmalıdır.

Kişinin özüne dokunmadan gönlünün kapısını İslâm'ın aydınlığına açılacak, gönül üzerindeki küfür pasları merhamet gözyaşlarıyla ıslatılıp kabartılacak ve rahmetle karı­şık tebliğ rüzgârlarıyla inkâr küfü, pası silinip atıldıktan sonra, iman aşısı yapılacak.

İman aşısı yapılan insan, yabani filizler veren, şeytani filizler satan çevreden uzaklaştırılacak.

İman eden ve amel-i salih işleyen toplumla birlikte olması sağlanacak.

Allah onlara af ve büyük mükâfatı hazırladığını haber veriyor.

Bizleri de o salihler arasına katsın. Âmin.