Yahudilerin yeniden Filistin’e yerleşmeleri

Sıra 2. maddeye gelmişti ki o da İsrail Devleti’nin kurulmasıydı. I. Dünya Savaşı neticesinde Osmanlı’nın elinden çıkan Filistin, İngiliz işgaline uğradı. Bulundukları ülkeleri içten içe karıştırmayı marifet sayan ve bundan dolayı sürekli sürgüne tabi tutulan yahudiler, XIX. yüzyılın sonlarına doğru bir şekilde zaten Filistin topraklarına yerleşmeye başlamışlardı. İngiliz işgalinden hemen sonra da göçü hızlandırdılar. 1918’e gelindiğinde 60 bin civarı nüfusa ulaştılar.  Öte yandan 1920’de yapılan San Remo konferansıyla Filistin’in tamamı İngiliz mandası altına girmiş oldu.

İngiliz manda yönetimi, Filistin’de bir yönetim hukuku oluşturdu. Yahudiler de kendilerinin bir yurt edinme hakları olduğunu ileri süren Balfour Bildirisi'ni man­da hukukunu belirleyen metne dâhil et­tirdiler. Ayrıca bunu gerçekleştirmeye yöne­lik şartları oluşturacak ve göçle gelen yahudilere toprak edinme imkânı sağ­layacak maddeler eklettiler. Bu durum Filistin’de yahudi nüfusun daha da artmasına neden oldu. Buna kar­şılık araplar da İngiltere’nin daha önce kurulacağına dair teminat verdiği ba­ğımsız arap devleti için harekete geçti­ler. Böylelikle 1920’den itibaren bölgede gittikçe artan ayaklanmalar ve de Yahudi-Arap çatışmaları baş gösterdi.

Arap kabileler arasındaki anlaşmazlık ve İngilizlerle yahudilerin soktukları fitne nedeniyle oluşan istikrarsızlık, arap­lar arasında birliktelik oluşmasını engelliyor, buna karşılık yahudiler daha da istikrarlı hareket ediyorlardı.

Öte yandan İngiliz yönetiminin sanayileşmeyi teşvik adına çıkardığı yeni vergi sistemi, daha çok yahudilerin işine yarıyor, bu anlamda birçok proje bilinçli olarak yahudi müteşebbislere veriliyordu. Bu durum iki toplum arasındaki gelişmişlik farkını araplar aleyhine da­ha da derinleştiriyordu.

1931'deki hesapla­ra göre arapların % 86'sı tarımla uğ­raşıp köylerde yaşadığı halde, yahudiler daha çok şehirlerde oturuyorlar, ticaret ve sanayi ile uğraşıyorlardı. Ayrıca man­da yönetiminin eğitim ve sosyal harca­malara ayırdığı payı giderek kısması kırsaldaki eğitim seviyesini daha da düşürmüştü. Arap okulların çoğunluğu ilköğretim seviyesinde iken yahudile­rin siyonistler yardımıyla açtıkları üni­versiteleri dahi bulunuyordu.

Nazi Almanya’sı ve Yahudi soykırımı

1933'te Almanya’da Nazilerin iktidar olmasıyla birlikte ülkede yahudi soykırımı başladı. Söylentilere göre Hitler, aslen yahudiydi. Soydaşlarına soykırım uygulamasının nedeni ise onların Filistin’e göç etmelerini sağlamaktı. İddia, doğru veya yanlış, sonuç itibariyle Almanya’daki yahudilerin göçüyle birlikte Filistin’deki Yahudi nüfus oranı Arap nüfusun üçte birine ulaştı.

Durum, vahim sonuçlar doğurmaya gebeydi. Bunun üzerine Filistinliler, karşı tedbirler almak adına örgütlenme hareketi başlattılar. Diğer taraftan İngiliz manda yönetiminin verdiği destekle yahudiler daha da güçleniyordu. Durumu fırsata dönüştürmeye çalışan manda yönetimi 1937’de hazırlanan raporla Arap ve Yahudi olmak üzere iki ayrı devlet kurulmasını öngörmüştü. Kudüs ise uluslararası bir yönetim altında olacaktı. Fakat iki taraf da buna razı olmadı.

Arayışlar devam ederken Şubat 1939'da Londra'da yapılan konferansta, on yıl içinde iki uluslu ve ortak yönetimli bağımsız bir Filistin devleti kurulması fikri ortaya atıldı. Plana göre Yahudi göçü ilk beş yılda 75 binle sınırlı kalacaktı ve sonrasında da Filistinlilerin iznine tabii olacaktı. Filistinli bazı gruplar plana ılımlı yaklaşarak silahlarını teslim ettiler. Maalesef bu durum onların ortak mücadele güçlerini kırmıştı. 

Aslında bütün bunlar, bir Yahudi devletinin kurulmasının alt yapısını bütünüyle hazır hale getirildiğinin göstergesiydi. fakat bir eksiklik var ki o da özellikle Avrupa’daki yahudilerin arzu edilen düzeyde göç edip Filistin’e yerleşmemeleriydi. Çünkü orada Filistinlilere oranla sayıları çok azdı. Bu durumu devlet olmaları önünde engel kabul ediyorlardı.. Birçok çareye başvurulsa da zorlamalar dâhil tatminkâr bir sonuç alınamamıştı. İş bu aşamaya kadar gelmişken vaz geçecek de değillerdi.

Devam edecek