Yaşanan deprem felaketinin sorumluları aranıyor!
Her yerde “ne oldu, nasıl oldu da binalar böyle yıkılıp gitti” sorusu soruluyor.
Göze çarpan ilk sorumlu, binaları yapan “müteahhit” oluyor.
Müteahhit “malzemeden çalmakla” suçlanıyor.
Akıllara hemen “yapı denetim” firmaları geliyor.
Müteahhit “çalmış” ama yapı denetim firmaları “ne yapmış” deniliyor.
Onların da müteahhit çalmasını “görmezden geldikleri” ortaya çıkıyor.
Müteahhit “çalmış”, yapı denetim firması “görmeden gelmiş” de yerel yönetimler ne yapmışlar deniliyor?
Yerel yönetimlerde olanı biteni “seyretmişler” ve görüldüğü üzere merkezi yönetimin işi “tatlıya bağlanmasını” beklemişler!
Sonunda o da olmuş!
“Devlet vatandaşıyla helalleşiyor” sloganı ile “imar affı” çıkarılmış!
Yani tüm “kayıt dışı” yapılar “kayıt altına” alınmış!
Bu arada “ya ülkemiz deprem kuşağında her an bir felaket ile karşı karşıya kalabiliriz, gelin depreme ne kadar hazırlıklı olduğumuzu bir tartışalım” diyenlere de “iyi gözle” bakılmamış!
Böylesine insani bir talep “insanlık dışı” ilan edilerek ötelenmiş!
Yani karşı karşıya kaldığımız büyük deprem felaketinin yaşanması için adeta elden ne geliyorsa hepsi yapılmış! Şimdi de bir yandan başımıza gelenlere bakıp ağıt yakılırken bir yandan da aksaklıkları dile getirenler “sahtekâr” olarak ilan ediliyor.
Yani yaşanan büyük deprem felaketinin zincirleme ya da müteselsil sorumluları kendilerine hiç toz kondurtmadan başkalarını suçlamaya devam ediyorlar.
Evet, böyle bir felaketin yaşanmasından beraber sorumlu olanlar hiç sorumluluk üstlenmek istemiyorlar.
Bıraksanız, bu binaları satın alanları, “Neden böyle çürük yapıları satın aldınız?” diye suçlayacaklar.
“Kabahat samur kürk olmuş, kimse giymek istememiş” diyenler meğer ne kadar haklılarmış!
Kabahat kimse tarafından üstlenilmiyor ama hep beraber kabahat işlenmeye devam ediliyor.
Hem de hiç ara verilmiyor!
Hem de hiç molasız yola devam ediliyor.