Şeriat dairesi içinde kalmak, başlarında icazetli gerçek bir şeyh bulunmak, Resulullahın (Salât ve selam olsun ona) yolundan gitmek, sünnetine temessük etmek, siyasetin üzerinde olmak, beş vakit namazı kılmak, İslam ahlakı hükümlerine riayet etmek şartıyla tarikatlar çok mübarek, çok feyizli, çok bereketli kurumlardır. Bir Müslüman’ın meşru ve gerçek bir tarikata mensup olması onun için büyük şereftir. Lakin tarikatçılık çok kötü bir şeydir. Tarikatlı olmak başkadır, tarikatçı olmak başka. Tarikatçılar holiganlık, militanlık yapar, çeşitli taassuplar ve aşırılıklar sergiler. Tarikatlı hem kendisine hem dine hizmet eder, tarikatçı hedm eder (yıkar tahrip eder). Dinin ve tasavvufun kışrında (yüzeyinde) kalan, derine inemeyen tarikatçılar tasavvufun içini boşaltmışlardır. Onlar sekter, kısır, güdük düşüncelidir.

***

Nurculuk bir tarikat, cemaat, hizip, fırka değildir. Ümmet bütünlüğü içinde müspet (olumlu) bir meşreptir. Bütüne zarar vermez. İttihad-ı İslam’a, iman kardeşliğine, tesanüde büyük önem verir. Bunlara zarar ve halel gelmesini istemez. Risale-i Nur camiası içinde fırkacılık olmamalıdır. Bediüzzaman’ın gayesi şu altı değere hizmet etmektir: İman… İslam… Kur’an… Sünnet… Şeriat… Ümmet… Şu anda Nur camiası büyük küçük elli kadar fraksiyona ayrılmıştır. Hiçbir Nurcu, parçayı bütünle özdeşleştirmez, hele bütünden büyük görmez. Bediüzzaman ve Risaleler politikanın üzerinde tutulmalıdır.

***

Hiçbir tarikatın banka, holding, dev şirket haline gelmesi uygun değildir.

***

Yeterli ilmi, irfanı, kültürü olmayanlar, çok isteseler heveslenseler bile hizmet edemezler. Yetersizler, hizmet edeyim derken mukaddes davamızı mıncıklar, zarar verir.

***

Siyasal İslam iktidarı tarikatları yasaklayan kanunu kaldırmalı, tarikatlarla meşgul olacak bir Meclis-i Meşayih kurmalıdır. Bu kurum siyasetten yüzde yüz bağımsız olmalıdır. Anayasa Mahkemesi gibi. Başında çok saygın bir başkanı bulunmalı, yine çok saygın üyeleri olmalıdır. Onlara yol harcı ve yemek dışında menfaat sağlanmamalıdır. Hepsi de âlim, arif, kâmil, âbid, zâhid, muttaqi, yüksek ahlaklı, yüksek karakterli, eğilmez, bükülmez, mustakim (dosdoğru), mürüvvetli, fütüvvetli yüksek Müslümanlar olmalıdır. Şu unutulmasın ki, tarikatlar bozulursa din de, devlet de, ülke de çöker.

***

Japonya… Bir tatil günü akşama doğru… Japonlar piknik yaptıkları mekânlardan ayrılırken bütün çöpleri topluyor, çöp bidonlarına atıyor. Etraf tertemiz, pırıl pırıl. Yerlerde bir tek kâğıt parçası, bir zerre kir pas yok.

Türkiye… Bir tatil akşamı piknikçiler ayrılıyor. Etraf poşet, şişe, çer çöp dolu. Bir perişanlık ki, sormayın. Çöpçüler zibilleri toplamakta zorlanıyor. Japonlar Müslüman değil, biz Müslüman’ız. Bu anlattığım nasıl oluyor? Bizim onlardan daha temiz, daha tertipli olmamız gerekmez mi?

***

Soğan, domates, yeşilbiber, biraz da acı biber kavurdular. Üzerine yumurta kırdılar taze ekmekle yediler. Birileri dudak bükse de, bu onlar için sultanî bir ziyafet oldu. Önemli olan zevk ve haz almak, mutlu olmak ve şükretmektir.

***

Az kalsın ABD İran’a saldırayazdı. Dünya savaşı patlarsa ehl-i keyfin işi zor olacak. O hengâme içinde kup griye bulup yiyemezlerse kahırlarından ölürler. Tabiî, daha önce nükleer radyasyonlardan dolayı terk-i hayat etmemiş olurlarsa.

***

Bundan yüz küsur sene önce İstanbul’da açık hava kahvecileri varmış. Bir köşeye ocak kurar kahve yaparlarmış. Keşke şimdi de olsa…                                               

 23.07.2019

Merhum Mehmed Şevket Eygi hocamızın Millî Gazete’ye ulaştırdığı makaleleri yayınlamaya devam ediyoruz