Küresel ekonomi, 2025 yılının ilk çeyreğinde derin bir kırılganlık dönemine girdi. ABD, Çin ve Avrupa’da arka arkaya gelen olumsuz ekonomik göstergeler, yatırımcıların büyüme beklentilerini ters yüz etti. Uzmanlara göre küresel ekonomi bir yol ayrımında: ya toparlanacak ya da stagflasyon sarmalına sürüklenecek.

ABD ekonomisi tökezliyor: Hisselerde çöküş, dolarda zayıflama

Amerikan piyasalarında son haftalarda yaşanan sert düşüşler, Wall Street’te panik havası yarattı. Hisse senedi endekslerinde yaşanan değer kayıplarına, tahvil getirilerindeki düşüş ve doların değer kaybı eşlik etti. Beyaz Saray yönetimi bu gelişmeleri “geçici bir tökezleme” olarak tanımlasa da analistler, ABD ekonomisinin büyüme motorunun durabileceği endişesini yüksek sesle dile getiriyor.

Yatırımcıların risk iştahı azalırken, şirketlerin yatırım kararlarını askıya alması ve tüketici harcamalarındaki yavaşlama, resesyon sinyallerini güçlendiriyor.

Avrupa’da ‘Sputnik Krizi’ benzetmesi: Almanya odakta

Avrupa cephesinde ise özellikle Almanya’nın mali politikaları tartışma konusu. Berlin’in yıllardır sürdürdüğü mali disiplinin gevşetilmesi yönündeki sinyaller, piyasalarda yeni bir şok korkusu yarattı. Bu olası şoka “Sputnik Krizi” benzetmesi yapılıyor.

Benzin, motorin ve LPG'ye zam: 23 Mart akaryakıt fiyatları ne kadar? Benzin, motorin ve LPG'ye zam: 23 Mart akaryakıt fiyatları ne kadar?

Avrupa Birliği’nin lokomotifi olan Almanya’nın savunma harcamalarını ve altyapı yatırımlarını artırması, kıtada büyümeyi destekleyebilir. Ancak mali gevşeme, aynı zamanda yüksek enflasyon ve borç krizini tetikleyebilir.

Çin ekonomisi Japonlaşma tehlikesiyle karşı karşıya

Uzak Doğu’nun dev ekonomisi Çin, 2025’e durgunluk sinyalleriyle girdi. Şubat ayında açıklanan verilere göre, tüketici ve üretici fiyatlarında düşüş yaşandı. Bu durum, Japonya’nın yıllarca mücadele ettiği deflasyonist sürecin Çin’e de sıçrayabileceği endişesini doğurdu.

Pekin yönetimi, dev teşvik paketleri ve reform hamleleri için hazırlıklarını sürdürüyor. Ancak ekonomistler, bu hamlelerin zamanlaması konusunda şüpheci. Çin’in gerekli adımları geciktirmesi halinde durgunluğun kalıcı hale gelmesi kaçınılmaz olabilir.

Stagflasyon korkusu: Durgunluk ve enflasyon bir arada

Küresel ekonomide yaşanan bu eşzamanlı sarsıntıların ardından en çok dillendirilen risk stagflasyon oldu. Bu ekonomik terim, yüksek enflasyonla birlikte büyümenin durması anlamına geliyor.

  • ABD’de tüketici güvenindeki düşüş,

  • Avrupa’da mali genişleme kaynaklı borçlanma riski,

  • Çin’de ise talep yetersizliği ve deflasyon tehdidi,

stagflasyon riskini artırıyor. Böyle bir tablo gerçekleşirse, dünya ekonomisi uzun soluklu bir kriz dönemine girebilir.

Uzmanlar iki senaryo üzerinde duruyor

1. İyimser senaryo: Toparlanma mümkün

Ekonomistler, Avrupa ve Çin’in güçlü reform adımları atması halinde küresel toparlanmanın mümkün olduğunu belirtiyor. Almanya’nın yatırım odaklı bir mali politika izlemesi ve Çin’in teşvik planlarını hızla hayata geçirmesi, piyasaların güvenini artırabilir. Bu durumda ABD ekonomisi de ivme kazanarak büyümeyi sürdürebilir.

2. Kötümser senaryo: Stagflasyon bataklığına saplanma riski

Eğer ABD, Çin ve Avrupa'daki ekonomik zayıflık kalıcı hale gelirse, yüksek enflasyon, düşük büyüme ve artan işsizlik küresel bir stagflasyon dönemine yol açabilir. Bu senaryo, sadece gelişmiş ekonomileri değil, gelişmekte olan ülkeleri de derinden etkileyebilir.

Türkiye, pozitif ayrışıyor mu?

Son açıklanan OECD verilerine göre Türkiye, en hızlı büyüyen iki ekonomiden biri olarak öne çıkıyor. Bu durum, küresel kaosun ortasında Türkiye ekonomisinin şimdilik pozitif ayrıştığını gösteriyor. Ancak küresel stagflasyon riskinin Türkiye üzerinde de dolaylı etkiler oluşturabileceği ifade ediliyor.

Kaynak: Ekonomi Servisi