Ali Numan Kıraç…
Ataları Bulgaristan'ın Köstendil kasabasındandı.
Ailesi, Rus işgalinden kaçarak 1890 yılında Bursa'ya göçmüştü.
1897 yılında Bursa'da doğdu.
Babası, posta idaresinde memur olan Süleyman Bey; annesi Zekiye Hanım'dı.
Afyon İdadisi ve Bursa Ziraat Mektebi'nden mezun oldu.
1897 yılında Bursa’da posta idaresinde memur Kafkas kökenli Süleyman Bey’in ve Zekiye Hanımın oğlu olarak dünyaya gelen Ali Numan önce Afyon İdadisi daha sonra Bursa Ziraat Mektebi’ni bitirdi.
– 1921’de Amasya’ya tayin olan Ali Numan önce Darulharır Müdürü, ardından da Ziraat Mektebi muallimliği yaptı.
– 1925 yılında Semiha Hanım ile evlendi.
– 1926’ya kadar Amasya’da kalan Ali Numan Bey, Ankara Ziraat Mektebi’ne atandı ve aynı dönemde Gazi Çiftliği’nde ziraat sorumlusu oldu.
– 1927 yılında Gazi ile tanıştı. Bu

genç mühendisin gayretli çalışmaları gören Atatürk İlk çocuğunu kucağına alan Ali Numan Bey’in Atatürk Orman Çiftliği’ndeki evini ziyaret ederek yeni doğan çocuğa Can adını verdi.
– Ve kısa bir süre sonra Ali Numan, Atatürk’ün bir devlet politikası gereği olarak yurt dışına “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyoruz. Gür alevler halinde dönmelisiniz” “dediği isimler arasında bulunan ilk ziraatçı olacaktı.
– Amerika’da Kansas State University – College of Agriculture, sonra da Nebraska University’ye eğitim aldı.
– ABD’de son yeni zirai teknikleri öğrendi.
Eğitimi biter bitmez Türkiye’ye döndü. Genç cumhuriyetin ona ihtiyacı vardı. Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluşunda bulundu.
– Atatürk, Eskişehir’de aldığı kırk bin dönümlük büyük bir arazi üzerine kurduğu Orman Çiftliği’ne Ali Numan Bey’i, burada sulu ve kuru tarım çalışmalarını karşılaştırmalı olarak yapmak üzere deneme istasyonu müdürü olarak görevlendirdi
– Aileye ilk katılan oğula isim veren Atatürk, 1935 yılında soyadı kanunun yürürlüğe girmesi ile Ali Numan Bey’e geliştirdiği kuru tarım politikaları sebebiyle Kıraç soyadını uygun bulacaktı.
– 1937 yılında Eskişehir’de kuru tarım çalışmaları yapan aileye yeni bir oğul daha katıldı.
– İlk çocuklarına Atatürk’ün Can adını koyduğu Ali Numan Kıraç ikinci çocuğuna modernleşmenin simgesi olarak “İnan” adını koydu.
– 1936 yılında Eskişehir’deki Drayfarming Deneme İstasyonu’nda dünyaya gelen #inankırac henüz ilkokul talebesi iken annesini kaybetti.
– Annesinin Semiha Kıraç’ın erken vefatı onu derinden sarstı.
– Ali Numan Kıraç, o yıllarda en önemli gelir kapısı tarım olan Türkiye’nin önemli bir ismiydi. Siyasete de ilgisiz değildi.
-2. Dünya Savaşı’nın bitimiyle Amerika’nın başlattığı Marshall yardımlarının dağıtımında görev alan Ali Numan ve Mehmet Barlas’ın babası Cemil Sait Barlas kime ne kadar yardım verileceğine karar veren isimlerdi.
– Kıraç ve Barlas devletin Marshall yardımları kapsamında bedelsiz aldığı traktörleri uzun vadeli krediyle köylüye satma fikrinin babası oldular.
- ‘Mineapolis Moline’ adını taşıyan bu ilk traktörlere, köylü sarı traktör adını takmıştı. Bu ilk ithal paketin ardından yerli üretim planlandı.
– Bu traktörler öyle ilgi gördü ki yazar Talip Apaydın’ın “Sarı Traktör” adlı romanında köylülerin traktör almak için verdikleri çabayı konu edindi.
– Bu traktörlerin büyük ilgi görmesi 1955 yılında Ziraat Bankası ortaklığıyla Atatürk Orman Çiftliğine Mineapolis Moline- Türk Traktör ortaklığı kuruldu.
– Türk Traktör’ün Türk sermayedarı daha sonra Türkiye gündeminde var olacak bir isim olan Ankara kökenli iş insanı Vehbi Koç oldu.
– Bütün bu gelişmeler yaşanırken Ali Numan Kıraç 30 Haziran 1954’de vefat etti
– Gazeteci Ahmet Emin Yalman, Numan Kıraç’ın vefatı üzerine onun için ”Akıncı diye zihnimde yaşattığım bir tip insan var. Numan Kıraç’tan akıncıların akıncısı diye bahsetmekte tereddüt etmem.” diye yazdı.
– Bu arada oğul Can Kıraç, GalatasarayLisesi’ni, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitirmiş Ankara’da baba dostu Vehbi Koç’un sahibi olduğu Koç Ticaret Şirketi Otomobilcilik Şubesi’nde çalışma hayatına başlamıştı.
– Abi Can babasının vefatı üzerine kendisini kardeşi İnan’ın da hamisi olarak görüyordu.
– Yıllar sonra o günler için “İnan ve ben, birbirimize sarılarak hayatın zorluklarını aşmak zorundaydık” diye yazdı.
-Kardeşi İnan Kıraç, #Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Londra’da City College of Business’te ekonomi öğrenimi görmüş bir isimdi. Abisi Can onun başarılı olacağına inanıyordu.
– Bu düşünce ile İnan’ın baba dostu Vehbi Koc’un şirketlerinde çalışmasını arzu ediyordu.
– 1956’da Koç’un önemli isimlerinden Bernar Nahum’a “Beni yetiştirdiniz, şimdi sıra İnan’a geldi. Biliyorsunuz, biz dal budak salmış bir aile değiliz, İnan karakterli ve meziyetli bir gençtir.
– Medyada yaşanan satışların hakemi olan İnan Kıraç’ı Cumhuriyet gazetesine destek veren Cumhuriyet Vakfı’nın Danışma Kurulu’na görmek onun etki alanını bilenler için hiç şaşırtıcı olmadı.
– Vehbi Koç ile Sadberk Koç’un büyümüşte küçülmüş küçük kızları Suna Koç’u dansa kaldırma teşebbüsünün ret edilmesi onu arzusundan vaz geçirmedi.
– Ankara Palas’ta aldığı hayır cevabının üzerinden bir yıl geçtikten sonra Suna Koç’u buluşmaya ikna etti.
– Buluşma gerçekleşmedi ama İnan Kıraç Koç’un merkezine giderek Suna Koç’a evlenme teklif etti.
– Suna Koç, İnan’ın bu teklifi üzerine babasının fikrini sordu. Baba Vehbi Koç bu teklife olumlu baktığını söyledi.
– İstanbul Belediye Başkanı Haşim İşcan tarafından Koç ailesinin uzun yıllar yaşadığı Çankaya Apartmanında aile yakınları arasında 29 Aralık 1967 günü kıyılan nikâh ile evlendiler.
– Yıllar sonra düğünle ilgili Suna Kıraç şunları yazacaktı. “Törene 1500 kişi katılmıştı, ama hiçbiri bizim dostumuz olarak nitelediğimiz, yani gündelik yaşamı paylaştığımız insanlar değildi. Konuklarımız Koç Topluluğu’nun dostlarıydı.
– Oysa İnan ile ben hızımızı alamamıştık. Bu defa da arkadaşlarımız için tören yapmaya karar verdik. Dört-beş değişik yerde evlilik kutlamaları sürdü.”
– Evlilikle birlikte İnan Kıraç’ın Koç Grubu’ndaki yükselişi de hızlandı.
– 1970′de Tofaş Genel Müdürü, 1980′de ise Koç Holding Başkan Yardımcısı oldu.
– Çalışkan, prensipli ve görev adamı olması Vehbi Bey’in de beğenisini kazanmıştı.
– Vehbi Koç, girişken ve ilişkileri güçlü damadı sayesinde oğlunu iktidar tartışmalarından uzak tuttu.
– İnan Kıraç Koç ailesinin devletle ve devlette söz sahibi olan kliklerle adeta köprüsü oldu.
– Suna ve İnan Kıraç çok istemelerine rağmen bir türlü çocuk sahibi olmamaları üzerine İpek Kıraç adında bir kız çocuğunu 1 Şubat 1985 tarihinde evlat edindiler.
-Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanlığı’na atanan Kıraç, 1998 tarihinde emekliye ayrılıncaya kadar bu holdingde kaldı.
-Vehbi Bey’in ölümünün ardından pek hissettirilmese de şirket içinde bir çalkantı yaşandı.
– İnan Kıraç’ın aslında Vehbi Koç dışında Koç’larla arası hiç iyi olmadı.
– Torun Koçlar’la da iyi geçinemediği için 1998 senesinde Claude Nahum ile birlikte Kıraça Şirketler Topluluğu’nu kurdu.
– 2000 yılında eşi Suna Kıraç Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalandı.
– İnan Kıraç ALS hastalığına yakalanan eşi Suna’nın bakımı için tüm imkanları seferber etmekle kalmadı, bizzat kendi de yakından ilgilendi.
– Kızı İpek’in de isteğiyle bir bakıcı ordusuyla Suna Hanım doktorların tahmininin ötesinde yaşadı.
– Türkiye’nin en büyük vakıflarının yöneticisi ve söz sahibi olan İnan Kıraç Galatasaray Spor Kulübü’nde başkan seçilecek kişilerin son onay makamı olmasının dışında bir başka özelliği de vakıf yöneticiliğiydi.
– Galatasaray Eğitim Vakfı, Alliance Galatasaray, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Darülaceze Vakfı, Galatasaray Spor Kulübü, TEVDAK, TEMA, Yeditepe Üniversitesi, Coşkunöz Eğitim Vakfı onun gölgesinin olduğu vakıflardı.
– 2011 yılında Galatasaray Lisesi’nin 530’uncu kuruluş yıldönümü ve Galatasaray Eğitim Vakfı’nın 30’uncu yaşı nedeniyle İnan Kıraç’a “Legion d’Honneur Commandeur” nişanı verildi.
– Bu nişan ile İnan Kıraç’a 1997 yılında verilen Légion d’Honneur Officier nişanının, Légion d’Honneur Commandeur mertebesine taltif edilmiş oldu.
– Türkiye’nin yakın tarihinde İnan Kıraç’ın parmak izinin olmadığı, ayak izinin görünmediği bir olay hemen hemen yok gibidir.
– Deniz Baykal’a kaset komplosundan yaklaşık üç ay önce CHP Genel Merkezi’nde Baykal’ı ziyaret ederek, “Önder Sav, Onur Öymen ve Mustafa Özyürek’i listeye alma” dediği haberlere konu oldu.
– 1995-99 yılları arasında başbakanlık yapan Tansu Çiller’in Başdanışmanı Hüseyin Kocabıyık, yıllar önce çıktığı bir televizyon kanalında İnan Kıraç’ın siyaseti nasıl dizayn ettiğini şu cümleler ile ifade etti.
– “1995 yılında hiç unutmuyorum DYP ile MHP koalisyon görüşmeleri yapıyordu. Görüşmeler iyi bir noktada ilerliyordu. Tansu Hanım önce bunu kabul etti sonra bir günde koalisyon bozuldu.”
– Kocabıyık daha sonra Tansu Çiller’i ziyaret eden ‘İnan Kıraç’ın bir araştırma yaptırdığını araştırmada DYP oy oranının yüzde 29 olduğunu söylediğini öğrendiği ifade etti.
– Kocabıyık sözlerini şöyle sürdürdü. “İnan Kıraç Ankara’ya gelerek öğleden evvel MHP’ye bir araştırma veriyor yüzde 15, öğleden sonra DYP’ye bir araştırma veriyor yüzde 29.”
– Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci Ergenekon iddianamesin de, Kıraç’ın, o dönem firari sanık olan Bedrettin Dalan’la ilişkisine dair ayrıntılara yer verildi.
– İnan Kıraç’ın Aydın Doğan’ın medyaya girmesinde de çok özel katkıları olan isimdi.
– 1979 Milliyet’i Aydın Doğan’a satması için Ercüment Karaca’yı Almanya’da “ikna” eden isimlerden birisi İnan Kıraç diğer isim ise 1992 yılında 63 yaşındaki eşinin İslamiyet’ten Hıristiyanlığa geçişiyle gündeme gelen Vedat Urul olmuştu.
– 7 Mart 1990’da öldürülen gazeteci Çetin Emeç’in, eşi Bilge Hanım, suikasttan 20 yıl sonra Sanem Altan’a bir röportaj verdi ve orada “Yakalanan katilin gerçek olduğunu düşünmüyorum” dedi.
– Ve devam etti sözlerine “Bugüne kadar devleti suçlamadım. İran yaptı, demek işime geldi. Gerçeklerle yüzleşmek istemedim. Her şey suikastın çözülmemesine programlıydı. Tetikçiyi yakaladılar ama onun da gerçek olduğunu düşünmüyorum…”
– Röportaj büyük ses getirmişti. Tebrik telefonları gün boyu susmamış Emeç ailesi röportajı yapan gazeteciye teşekkür üstüne teşekkür etmişti
– 26 Mayıs 2011 yılında Sanem Altan Vatan’daki köşesin de röportajdan sonra yaşanan gelişmelere “Peki siz İnan Kıraç’ı nasıl tanırsınız?” başlıklı yazısında şu ifadelerle yer verdi.
– Fakat ertesi gün Bilge Hanım’dan ağlamaklı bir sesle bir telefon aldım, “Lütfen dediklerimi demediğimi söyleyelim, biliyorum dedim ama demedi deyin… Çok kızdılar bana” diyordu.
– “Bunu yapamayız Bilge Hanım, bunları kasede de söylediniz ama kim kızdı size, ne oldu?” dediğimde şu yanıtı aldım:
– “İnan bizim aile dostumuz, Çetin’den sonra o bize kol kanat gerdi, çocuklarım onlarla büyüdü, o kızdı bana ‘Bunu söylemen çok yanlış, bana nasıl sormazsın röportaj yapmadan önce’ dedi, çok kötü oldu, çok…” Şaşırdım…
– İnan Kıraç, Çetin Emeç’in ölümünden sonra ailesine sahip çıkacak kadar onlara yakınsa suikastın aydınlatılmasını nasıl istemezdi ki Bilge Hanım’a konuştuğu için kızsın.
İnan Kıraç’ı aramaya karar verdim.
Onunla da röportaj yapmayı aklımdan geçiriyordum.
– İş yerine not bıraktım, geri aranmayı çok da beklemiyordum doğrusu…
Ama İnan Kıraç aradı…
– Ona “Duydum ki Bilge Hanım’a kızmışsınız, niye kızdınız?” dedim. O da “Tabii ki kızdım, bitmiş kapanmış bir konuyu açmaya gerek yok” dedi.
– “Ama bu cinayet aydınlatılmadı, kimler yaptı bunu bilmek istemez misiniz?” dedim. “Biliyorum kim yaptı, şu anda da içerde, suçlular yakalandı, konuyu boşuna açmaya gerek yok” dedi.
– Bu sefer çok şaşırdım işte… Telefonu kapadıktan sonra “Kim bu İnan Kıraç acaba?” diye düşündüm…