Yorgan kısa geliyor

Abone Ol

Dünkü gazetelerin öne çıkan haberi ilan edilen yeni asgari ücret idi. Bu da doğaldı. Çünkü günlerden beri tüm dikkatler asgari ücretin ne kadar olacağına toplanmıştı. Sürekli artan fiyatlar ister istemez özellikle bir avuç tuzu kuru dışında büyük bir kesimin ezilmesi sebebiyle asgari ücret gündeme geldiğinde tüm dikkatler oraya toplanıyor. Görünen o ki, asgari ücretin sabit tutulması bir dert, artırılması bir başka dert olarak ortaya çıkıyor. Çünkü asgari ücret tüm dar ve sabit gelirlileri belli bir refah seviyesine çıkarmıyor. Hayatlarını kısa süre rahatlatsa da bu defa ortaya milyonlarca emeklinin asgari ücretin altında bir gelire sahip oluşları öne çıkıyor. Bir bakıma asgari ücret soğuktan korunmak için örtülen bir yorgan ise insanları ısıtmaya yetmiyor. Çünkü yukarı çekseniz ayaklar dışarıda kalıyor, aşağı çekseniz bu defa da kafa ve beden soğuyor. Bu bakımdan toplumun refah seviyesinin tüm kesimler düşünülerek artırılması gerekiyor.

Asgari ücret artırılmadan önce de milyonlarca emekli 3 bin 500 lira gibi bir ücret alarak hayatlarını sürdürmeye çalışıyordu. Şimdi asgari ücret 8 bin 500 lira olduğunda ise milyonlarca emeklinin sahip olduğu gelir ile insanca yaşamasının mümkün olmadığı net bir şekilde bir daha görülmüş oldu. Böyle olunca da ister istemez emekliler ve memurlar oran olarak asgari ücrete yapılan zam kadar ücretlerinde bir artış bekliyorlar. Gerçi normal olarak memur ve emeklilere yılbaşında yüzde 18 civarında bir zam yapılacak olsa da görünen o ki, beklenti bunun oldukça üzerinde. Mevcut şartlar karşında yapılacak yüzde 18’lik zam bir işe yaramayacak. Bunun ötesinde ortaya çıkan çelişki ister istemez beklentiyi artırıyor. Çünkü bir yandan bir çalışanın alması gereken en düşük ücretin 8 bin 500 lira olması gerektiğini ilan edeceksiniz, öbür yandan da hâlâ milyonlarca emekliyi 3 bin 500 liraya mahkûm ederseniz bunun izah edilebilir ve anlaşılabilir bir yanı yok. Anlaşılabilir bir yanı olmasa da bir izahı olması gerekir. O da toplumda bir kesimin refah seviyesi çok yükselirken bir kesimin alım gücü sürekli azalıyorsa buna itiraz etmek elbette haksızlık olmaz. Ülke imkânlarının belli ölçüler içinde her kesime dağıtılması gerektiğini unutmamak gerekiyor. Aksi halde özellikle emeklilerin de kendi aylıklarının asgari ücret seviyesine çıkartılmasını istemleri ve beklemeleri yanlış olmayacaktır.

Aslında görünen o ki, ülke bir ekonomik darboğaza girmiş, özellikle de milli gelirden en yüksek payı alanlarla en düşük payı alanlar arasındaki seviye giderek artmaktadır. Buna bir çözüm bulunamadığı sürece çalışanlar ve emekliler arsındaki fark açıklığı devam edecektir.

Hemen belirteyim ki, ortaya çıkan adaletsizliğin sorumlusu öncelikli olarak iktidardır. 20 senedir ülkeyi yönetenler bir takım geleceğe dönük vaatler dışında toplumsal refahı artıracak ve tüm kesimleri kapsayacak bir adım atamıyorlar. Uygulamaya bakıldığında özellikle dar ve sabit gelirlilere kaşıkla verilen kepçeyle geri alınıyor. Bu arada sürekli yükselen fiyatlar ve enflasyon devam ederken ücretlerde yapılan artışlar çalışanların cebine girmeden erimeye başlıyor. Buna Perşembe günü yeni asgari ücretin belirlenmesi ile birlikte medyaya benzine 67 kuruş zam geldiği haberlerinin yansıması örnek olarak gösterilebilir. Bu arada yapılan açıklamalarda Ocak’ta elektrik ve doğal gaza zam yapılmayacağı söyleniyor olması ister istemez önümüzdeki bir ay elektriğe ve doğal gaza zam yapılmayacak ama Şubat’ta zam yapılması söz konusu olduğu anlamına geliyor. Böyle olunca belli ki enerjiye zamma bir ay ara verilecek. Bu ise dar ve sabit gelirlileri rahatlatmayacaktır. Böyle olunca bir yandan ücretlere zam yapılırken, öbür yandan da piyasada ürünlere zamlar devam edecek, bunun sonucu olarak dar gelirlilerin üstü bir türlü tam olarak örtülemeyecektir.