Siyasette “yeni nesil” kelimeleri artık sıkça karşımıza çıkıyor. Özellikle gençlerin ilgisini çekmek isteyen partiler bu ifadeyi bolca kullanıyor. Ancak mesele sadece kelimelerle sınırlı kaldığında, ortaya bir samimiyet sorunu çıkıyor. Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan’ın “yeni nesil siyaset” vurgusu da tam olarak bu noktada sorgulanmayı hak ediyor.
Sayın Arıkan konuşmalarında, değişen dünyanın farkında olduklarını sık sık dile getiriyor. Zamanın, mekanın ve toplumun dönüştüğünü söylüyor. Ancak siyasette artık sadece ne söylediğiniz değil, neyi nasıl yaptığınız da önemli. Çünkü halk artık eskisi kadar kolay ikna olmuyor; yapılanla söylenen arasındaki farkı anında görüyor. Dijital çağda şeffaflık kaçınılmaz hale gelmişken, bir siyasi liderin tutarlılığı da aynı ölçüde önem kazanıyor.
Yeni nesil siyaset diyorsanız, atadığınız isimler de yeni neslin değerlerini taşımalı. Liyakat, şeffaflık, dinamizm ve temsil kabiliyeti... Bu kavramlar artık sadece akademik tartışmaların değil, sokaktaki vatandaşın da gündemi. Oysa Arıkan’ın bazı il başkanları atamalarında bu değerlere ne kadar riayet edildiği tartışmalı. Siyasi tecrübeden yoksun, iletişim dili eski, kitlelerle bağı kopuk bazı isimlerin vitrine konulması, Arıkan’ın sözleriyle taban tabana zıt bir tablo yaratıyor.
Sadece genç yaşta olmak, yeni nesil siyasetçi olmak için yeterli değil. Zihniyet dönüşümü olmadan, yenilenmiş bir dil ve bakış açısı olmadan bu kavram içi boş bir slogana dönüşüyor. Bugünün gençleri, karşılarında gerçekten onları anlayan ve temsil edebilen siyasetçiler görmek istiyor. Onlara yukarıdan bakan değil, aynı dili konuşan liderlerle yürümek istiyorlar. Siyaset, artık sadece "tecrübe"ye değil, "dijital okuryazarlığa", "toplumsal duyarlılığa" ve "gelecek vizyonuna" da ihtiyaç duyuyor.
Sayın Arıkan belki samimi bir şekilde “değişim” istiyor. Ancak değişim sadece niyetle değil, iradeyle ve adımlarla olur. Sözle başlayıp uygulamayla tamamlanmayan hiçbir dönüşüm inandırıcı değildir. Yeni nesil siyaset diyorsak, önce aynaya bakmak ve söylemlerimizi hayata nasıl yansıttığımızı sorgulamak zorundayız.
Gerçek değişim, sadece kürsülerde değil, kadrolarda ve karar mekanizmalarında da görünür olmalıdır. Aksi halde siyaset, genç seçmenin gözünde bir kez daha güven kaybına uğrar.