Üslub-u Beyan

Abone Ol

Derler ki:

Üslub-u beyan aynıyla insan!

Ne güzel bir tanımlama değil mi? Evet, üslup insanın ta kendisidir!

Yani üslup insanın kimliğidir!

Çevrenizdeki insanlar üslubunuza bakarak şahsiyetiniz hakkında bir “karar” verirler.

Çevrenizdeki insanlar ile iyi günleriniz olabileceği gibi kötü günleriniz de olabilir!

Ne iyi günlerinizde onları aşırı övmeli ne de kötü günlerinizde onları yermelisiniz.

İnancımız bize “orta yolda” olmamızı yani severken de kızarken de “mutedil” olmamızı emreder.

Överken mutedil olmalıyız çünkü bir gün övdüklerimizle hasım haline gelebiliriz. Kızarken de mutedil olmalıyız çünkü bir kızdıklarımızla dost olabiliriz. İşte bu nedenle onlarla ilgili görüşlerimizi açıklarken üslubumuza çok mu ama çok dikkat etmeliyiz.

Onlara ne kadar kızarsak kızalım onları incitici, kırıcı beyanlardan özenle kaçınmalıyız!

Zira bir anlık öfke ile onlar hakkındaki görüşlerimizi başkaları ile paylaşırken kızdıklarımızı “küçük düşürelim” derken hiç farkına varmadan “kendi üslubumuzu” yani “kimliğimizi” açığa vurmuş oluruz.

İncitici ve kırıcı bir üslup muhatabından çok söyleyeni bağlar!

Böyle bir üsluba kulak misafiri olanlar muhatabınız hakkında “amma da kötü adammış” diye düşünmeden önce “bu ne çirkin bir üslup” diye hakkımızda olumsuz şeyler düşünebilir.

Unutmamız gereken bir başka gerçek de “tatlı dilin” yani “güzel üslubun” yılanı bile deliğinden çıkaracağı gerçeğidir.
Maksadımız üzüm yemekse bağcıyı dövmeye ne gerek var!

Kızdıklarımızı kırmadan, incitmeden eleştirebiliriz.

Bunu yapmak varken şimşekleri üzerine çeken bir üslup
ile niye düşman kazanalım ki?

Üslubumuza biraz dikkat edersek, yani dilimize hâkim olabilirsek çok şey kazanacağımız aşikâr!

Aynı şekilde üslubumuza dikkat etmezsek, yani dilimize hâkim olmazsak çok kaybedeceğimiz de besbelli değil mi?