Türbülans Çağı

Abone Ol

Çok önemli bir döneme girdik. Büyük bir kaos içerisindeyiz. Kaos nerede diye sormayın. Her yerde. Aklınıza gelebilecek her yerde bir büyük buhran yaşanıyor. Tam bir türbülans içerisindeyiz. Türbülans denildiğinde aklıma ilk gelen Avusturyalı ünlü yönetim bilimci Peter Drucker’ın sözleri oluyor. Peter Drucker “türbülans çağında asıl tehlike türbülansın kendisi değildir, dünün düşünce sistemleri ile davranmaktır” diyor. Aslında yaşadığımız birçok problemin çözülmemesinin en önemli sebeplerinden biri budur, zamanın ruhunu okuyamamak. Dünün düşünce sistemleri ile davranmak yani eskiden beri sahip olduğumuz bilgi ile aynı hataları tekrar ettiğimiz halde aynı yöntem ve metotlarla hareket etmeye devam etmek.

Bu şekilde bir yere varılmayacağının artık farkına varmamız lazım. Sivil toplumda, siyasal alanda, iş hayatında, evimizde, köyümüzde aklınıza neresi gelirse gelsin büyük bir değişime her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var. Geçtiğimiz günlerde bir grup arkadaşla bu konuları konuşuyorduk. İçlerinden biri peki nasıl olacak, ne öneriyorsun diye sordu. Kendisine verdiğim cevabı sizlerle de paylaşmak istiyorum:

Bakın bugün Amerika’da dünyanın en büyük şirketleri olan Microsoft, Apple, DELL, Hp gibi otuza yakın şirket bir platform kuruyor ve 21. yüzyıl yetkinliklerini çalışıyor. 21. yüzyıl yetkinlikleri dediğimiz şey özetle yaşadığımız çağda, öncelikle başarılı olmanın dolayısıyla var olmanın gereklerini içeren bilgi ve beceriye sahip olmak demektir. Yani mesela Apple şirketi hangi özelliklere sahip insanlarla çalışmalı ki gelecekte başarılarına devam etsin ve varlığını sürdürmeyi sağlasın. Bu şirketler neden bu kadar hassas düşünüyor derseniz sebebi şu: Biliyorlar ki gelecek 10 yıl içerisinde bugün dünyanın en değerli 100 şirketinin önemli bir kısmı yok olacak. Kısaca adamlar hali hazırda dünyanın en büyük şirketleri olmalarına rağmen ki, Apple bugün dünyanın en değerli birkaç şirketinden biridir, geleceğe dair bir varlık endişesi ile yaşıyorlar. Hal böyle iken dönüp kendimize baktığımızda aslında ne kadar tembel ve duyarsız olduğumuzu görmek çok da zor olmasa gerek.

Evet, bugün harekete geçmenin tam zamanı. Her geçen günü bir kayıp olarak görebilirsiniz. Bir an evvel tepeden tırnağa her şey gözden geçirilmeli. Bütün çalışma prensipleri masaya yatırılmalı. Kim nerede ne göreve sahipse her bir şahıs teker teker ele alınmalı. Gerekli değişim önemli değişikliklerle yapılmalı. Alanında uzman kişiler davet edilerek belli konu başlıklarında ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Özellikle farklı görüşten insanların tespitlerine kulak verilmeli. Sağda solda kaybettiğimiz, itip kaktığımız, ötekileştirdiğimiz tüm teşkilat mensupları ile büyük bir kucaklaşma sağlanmalı. Amasız fakatsız büyük bir helalleşme ortamı oluşturulmalı. Görev yerlerini konfor alanına dönüştürenler farklı alanlara atanarak tekrar harekete geçirilmeli.

Özetle ezbere yürütülen çalışmalar belli bir bilinç temeline oturtulmalı. Sosyal medya mücahitliği yerini okuyan, araştıran ve mücadele eden bilinçli topluluklara bırakmalı. Hastalıklar, sorunlar büyük bir özgüvenle tartışılmalı, kabul edilmeli ve çözüm yolları tespit edilerek acil somut adımlar atılmalı. Her alanda yarım yamalak işler yapan kurumlar sadeleştirilmeli ve belli alanlarda uzmanlaşan ve o alanlarda marka olma yolunda ilerleyen yapılara dönüştürülmeli.

Daha özetle, kaprisler, alınmalar, darılmalar, hesâbî hareketler yerini yüce gönüllülüğe, hasbiliğe, samimiyete ve şeffaflığa bırakmalı. Küslükler bitirilip büyük bir barış ilan edilmeli. Düşmanlık yerini sevgi ve kardeşliğe bırakmalı. Ezber yerine ilim ve teknik kuşanılmalı. Her işe burnunu sokanlar yerini kendi işine odaklananlara bırakmalı. Görev yerini çiftliğe çevirenler farklı görevlerde değerlendirilerek bulundukları kurumlar toplumun her kesimine açık hale getirilmeli. Yani sadece bizim gibi düşünenlerin girebildiği kurumlar halkın tamamının katılabildiği alanlara dönüşmeli.

Bunu başarmak sizce de çok kolay değil mi?