Hiçbir konuda aklıselim bir tartışma zemini bulamadığımız âşikâr. Her konuda olduğu gibi sokak köpekleri meselesinde de hem siyasi arenada hem de toplum nezdinde kavga etmeyi başardık. Politikacıların vicdani hassasiyetleri bir kenara bırakıp bu konu üzerinden de popülerite devşirme ve oy kazanma çabasına şahit olduk. Her sosyal meselede, sanatçı kimliğini politik bir fanatizme çevirmekle mahir anarşist tiplerin duyarlı vatandaş pozlarına da çokça şahit olduk.
Bir süredir devam eden ve toplumu neredeyse ikiye bölen sokak köpekleri meselesi insani düzeyden siyasi düzleme çekildi. Militarist, fanatik ve ağzı köpüklü nefret kusan malum bir kesim var. Toplumun sinir uçlarına dokunmayı çok iyi bilen bu beyaz yakalı, jakoben, fularlı, elinde tasmalı, röbdöşambırlı, gökdelen aktivistlerinin "istemezük" diye bağırmaya alışmış "yanlı" duyarlılıklarının farkındayız. Kendi mahallelerinin suçlarına kör, karşı tarafın yaptığı her şeye düşmanca yaklaşımlarının amacını da biliyoruz. Ama kim neyin peşinde, ne yapmak istiyor çok da önemli değil. Birileri adi bir kavga içerisinde ve bu kavgaya taraftar olanların asıl meselesi aslında insan ya da hayvan canı değil.
Vicdanlı her insanın bu tarz meselelere asgari düzeyde duygu ve ihtiyaçları düşünerek yaklaşması gerekiyor.
Evet memlekette ciddi bir sokak köpeği tehdidi var. İnsanların özellikle de savunmasız çocukların yaşamını tehdit eden çok ciddi bir sorun bu. Yıllardır giderek büyüyen bu sorunu zamanında önlem almayarak, geçiştirerek şu andaki trajik haline getiren de, şimdi yumurta kapıya dayanınca çözmeye çalışırken eline yüzüne bulaştıran da hükümetin, idarenin kendisidir.
Yıllardır üç beş çapulcunun çemkirmesinden korkarak sokak köpekleri konusunda önlem almayı savsaklayanlar suçludur.
Yıllardır en ufak bir çözüm girişiminde yerigöğü inleten, aslında sokak hayvanlarını kullanarak insanların duygularını ve ceplerini sömüren vakıf ve dernek adı altında kurulan haraç çetelerinin militanları sürekli ortamı geriyor. Bunların önderliğinde yıllar içerisinde bir 'hayvansever' kitle oluştu. Bu kitlenin çok azı gerçek hayvansever ve mutedil, ama çoğunluğu en hafif tabirle militarize olmuş bir köpektapar. Akıl, izan ve mantıktan yoksun bu kitlenin kuşandığı sözde hayvanseverlik neredeyse insan düşmanlığına evrilmiş durumda. Bunlarla konuşmak, anlaşmak, bunlara herhangi bir şey anlatmak mümkün değil. Saldırgan köpeklerden daha büyük tehdit bu tiplerin militarist tavrı. Öyle bir fanatizme bürünmüşler ki, köpek saldırısına uğramış çocukların acılı velilerine dava açılması gerektiğini söyleyecek kadar ileri gidebiliyorlar. Bu kitlenin muhalif tavrı siyasi midir yoksa, vicdani midir bilinmez ama akıldan yoksun oldukları âşikâr!
Evet, bu mesele gerçekten iki ucu pis bir değnek halinde ortada duruyor. Fakat bu meselenin ivedilikle çözülmesi gerekiyor. Toplumun azınlığını oluşturduğu halde sesleri teneke gürültüsü gibi çıkan anormal, militarist köpektaparların fantazilerini dinleyecek ve uygulayacak halimiz yok.
Kim ne derse desin insan hayatı, özellikle de savunmasız çocukların canı her şeyin üstündedir. Parçalanan çocukları gördüğü halde içi cız etmeyen, çocuğu ölmüş bir babaya sen kimsin diye bağırıp tersleyecek kadar siyasi çıkarlarını vicdanının önüne koymuş politikacıların, köpektaparların ayin gibi geveledikleri zırvaları dinleyecek halimiz yok!
Memleketin her bir bireyini ilgilendiren bu meselede ortak bir akılla davranmalı, en makul bir şekilde bu sokak köpeği tehdini bertaraf etmeliyiz. Ciddi ve kalıcı çözümler üretilmeli. Bu meseleyi bugüne kadar erteleyerek başımıza bela eden biziz! Her kesimi ile bizler sorumluyuz o parçalanan küçük çocuklardan!
O yüzden bırakın kavgayı da medenice çözelim şu işi. Küçücük çocukların velisiyiz hepimiz ve o çocuklar bizlerden bir çare bekliyor... Bu rant meselesi değil, can meselesi!