Üsküdar Üniversitesi'nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Tarhan, "haz odaklı yaşam kültürünü" değerlendirdi.

Küresel olarak bilgeliğin küçümsendiği ve hazzın yüceltildiği bir çağda yaşandığına dikkati çeken Tarhan, hazzı yönetemeyen kişiler için "haz zarar algısı" ve "sonuç bilinci" ölçekleri geliştirdiklerini anlattı.

Tarhan,şunları ifade etti: 

"Eğer, sen haz peşinde koşmaya devam edersen seni muhtemel ne bekliyor? Yaptığın hareketin doğal sonucu nedir? Kişiler, kendi zarar algısını anlamıyor, onlara zarar algısı çalışıyoruz. Yani, içmeye devam edersen karaciğerin böyle olur, beynin yaşlanıyor, beyin hücrelerin ölüyor, erken demans olacak, alzaymıra dönüşecek diye bunları kanıtlarıyla anlatıyoruz. Kişide o zaman zarar algısı oluşuyor." 

İnsanın biyolojik doğasında elemden kaçıp, hazza yönelmesi olduğuna işaret eden Tarhan, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu insanın beynindeki ödül ceza sistemiyle ilgili. İnsan, ucunda elem veya korku olan konulardan kaçınmaya çalışıyor. Bir ödül ceza sistemi içerisinde seçim kararları veriyor. Ödül olan şeye yönelmeye çalışıyor ve biyolojik ritim böyle çalışıyor. Fakat haz veren her şey onun yararına değil. Dozunu ayarlaması gerekiyor. Mesela baklavayı seviyorsun, fazla yediğin zaman zararlıdır. İnsanın hazla ilgili o sınırsızlığı ve sonsuzluğu giderebilmesi için muhakkak kendi kendine sınır koyabilmesi gerekiyor. Hazza da acıya da sınır koyması gerekiyor. Bunu yapabilirse kendini yönetebilir."

Hazzın yaşam için bir motivasyon kaynağı olduğunu, öğrencilerin televizyonu açmak, bilgisayar oyunu oynamak, gezmek varken oturup ders çalışma zahmetine katlanmasının "hazzı erteleyebilme becerisi" sayesinde yapılabildiğini anlatan  Nevzat Tarhan, "Hazzı erteleyebilmek sadece insanda vardır. Doyum ötelemesi diyoruz ona. Doyumu erteleme bir beceridir ve doğuştan yok. Ödülü öteliyorsun, erteliyorsun. Onun için bazı şeylere katlanabiliyorsunuz. Burada bütün iş beyindeki ödül-ceza sistemini yönetmek, bunu yönetmek demek insanın kendini yönetmesi demektir." ifadelerini kullandı.

"Terapilerde haz yönetimini, doyum erteleme becerisini öğretiyoruz"

Tarhan, madde bağımlılığının yaygınlaşmasının en büyük sebebinin insanların hazlarını yönetememesi olduğunu vurguladı.

Tarhan, "Biz terapilerde kişilere haz yönetimini, doyum erteleme becerisini öğretiyoruz. Onlara dayanıklılık eğitimi veriyoruz." bilgisini verdi.

Birbirini gözetlemenin ve kıyaslamanın sonucunda insanların çok kolaylıkla depresif olabildiğini belirten Tarhan, şunları kaydetti:

"İnsanların çoğunu mutsuz eden bir sistem doğru bir sistem değildir. Şu anda kapitalist sistem, tüketim toplumunu teşvik ediyor. Biz imaj toplumu olduk. Doğruların yerini imajlar aldı. Bu tüketim aracı haline geldi. Kendini en iyi gösteren, en iyi anlatan kişi, en kıymetli oluyor. İnsanlar 'arzu edilen' olmak istiyor. İnsanın içerisinde bu duygu vardır fakat insan yanlış bir şekilde o duyguyu kullanıyor. Kendi egosunu tatmin ediyor. Bireysel fayda ön plana çıktı. Benmerkezcilik yüceltildi. Ayrıca insanlar her şey dünya hayatı gibi bir cazibe içerisindeler. Bu cazibe içerisinde uzun vadeli düşünmüyorlar 'anı yaşa' diyorlar. Anı yaşamak kutsallaştırıldı. Psikolojideki karşılığı 'anda yaşa'dır. Geçmişi ve geleceği 'keşke' ve 'acabayla' dağıtmamak ama bugünün hakkını verebilmek için söylenmiş bir şeydir. Anı yaşa, 'geleceği hiç düşünme, zincirleri kır, dünyaya bir kez geldin' gibi bir yaklaşım var. Orada son derece benmerkezci, hazlarına hapsolmuş bir insan oluyor. Şu anda postmodernizm gösteriş duygusuna hapsolmuş bir insan tipini ortaya çıkarıyor."
Muhabir: Ali Sökel