Mehmed Şevket Eygi: Ehl-i dil -I-

Abone Ol

Kimi kavramlar kimi insanları yeterince tanımlamaya yetmeyebiliyor. Kimilerinde fazla ya da eksik gelebiliyor.

Mehmed Şevket Eygi; Rahmet-i Rahman’a, asıl yurduna geçti. Hepimizin geçebileceği bir yer.

Nedense insan yaşadığı ve gerçekliğini yaşadığı bu dünyadadır gözleri. Bunun bir istisnası var ise o da Sevgili Efendimiz. Kaderin tecellisine olan tercihine gönüllü rıza gösteriyor. Mehmed Şevket Eygi Bey de buna hazırlıklı idi, bu, son zamanlarda yazılarına, davranışlarına yansıyordu. Dolu bir ömürle hazırlıklı gitti diyebiliriz.

Günümüzde insanlar çok yönlü veya az yönlü. Yaşananlar ve dönemin koşulları insan hayatında etkili. Güzellikler ve kusurlarla yaşanıyor. Mümin bir insanın günah ve sevap tartısında bulunmak bize düşmez. Hesap günü her insan yaptıklarıyla ve amelleriyle huzura varır.

Geçmişi çok hareketli geçen bir hayatın ardından kimi durumları yeniden göz önünde bulundurarak Mehmed Şevket Eygi Bey’i hayırla ve güzellikleriyle anmak durumundayız. Eksik ve kusurları için Allah’a niyazda bulunuruz. Güzellikleri ve iyilikleri zaten ona tanıklık edecek. Duamız ve temennimiz O’nu sevdikleriyle buluşturması. Savunduğu Hak davanın, inancın, düşüncenin onun için yeter tanıklıklarıdır.

Gençlik yıllarımızdan beri, tanıdığımız bildiğimiz, sevdiğimiz isimlerden biri. Her birinin ayrı bir yeri var. Kişilerin tutum ve davranışları dönemin koşullarında kendini belli eder. Biz gerek yaşımız, gerekse bulunduğumuz yerlerin koşulları gereği sınırlı bir tanıma ve bilme ile yüz yüze idik ilk zamanlarında. Taşrada takip edebileceğimiz kadarıyla bilebiliyorduk. Çatışma ve gerilimlerin olduğu bir dönemdi o zaman. Dönemi tanımlamak benim için örnek olabilecek bir durumu burada belirtmek durumundayım. 17 yaşımda Elâzığ İmam Hatip Ortaokulu’nun 1. sınıfına, sosyal demokrat olan babamın dayısının oğlu Nurettin Hasköylü kaydımı yapmıştı. TÖBDER üyesi. Cumhuriyet gazetesinin iyi bir okuru. Yatılı olduğum okulda beni evci yazdırmıştı, hafta sonları evinde kalıyordum. Onun çocuklarından biri gibiydim. Bir cumartesi günü elimde Bugün gazetesi ile gittim. Dayım sert mizaçlı, benim için hami ve koruyucu. Bana: “Bir daha evime bu gazete ile gelme!” dedi. Dayımın evine bir daha o ve benzeri gazetelerle gitmedim ama bu dünyadan hiç kopmadım. Milli Gazete çıktıktan sonra bir daha bırakmadım. Burada şunu belirmeliyim ki Nurettin Hasköylü dayımın hayatımda, özellikle yazıya başlama hayatımda önemli bir yeri var. Son zamanına kadar destekçim oldu.

Bunu anlatışımın nedeni dönemin gergin çatışmalı oluşu, iletişiminin sadece gazete ve radyolarda olabildiği bir dönem. Sınırların keskin ayrıştığı bir zaman. Jakoben Cumhuriyet ideolojisinin de en baskın dönemleri.

Merhum Eygi’nin başlatmış olduğu sabah namazları çağrısı karşılık bulmuştu. Binlerce insan sabah namazlarında buluşuyordu. Bu dalga âdeta her yeri sardı. Gençler veya diğer yaş gruplarındaki insanlar camilere koşuyordu sabah namazlarında. O dönemde bunun iki yansıması vardı doğal olarak. Biri, insanların içindeki birikimin dışa vurumu. Güven oluşturması, bir diğeri ise sistem açısından bir ölçüme neden miydi, diye aklımıza gelmiyor değil. Ne olursa olsun bir niyetin hayırlı olana başlangıç yapması bir ilk adım.

O dönemlerde öne çıkanlar olunca devletin ağır baskı ve sindirmesi ürkütücü idi. O dönemler geldi geçti. 12 Mart dönemi gibi. Solcu gençlerin öldürülmesi, idam edilmeleri, İslâmî düşünüş içinde olanların mahkûmiyetleri peş peşe geliyordu.