Küresel kuşatma

Abone Ol

İnsanlık zor durumda. Çözümsüz gibi duruyor. Yenilgiyi kabullenmiş. Eli kolu bağlı. Hareket alanları sınırlanmış. Ne yapması gerekir, nasıl bir çıkış yolu bulacak, bunun şaşkınlığı içinde. Savaşlar çok yönlü. Fiili savaşların yanında dolaylı olanları var. Asıl etkili olanı dolaylı olanları. Çünkü sinsi savaşın nasıl olduğunun bile farkına varamıyor.

Küresel kuşatma insanda düşünme alanları ve değer bırakmıyor. Karmaşadan karmaşaya sürüklüyor. İnsanı kuşkular karmaşasına sürüklüyor. Merkez değerlerden uzaklaşıyor. Tanrı bilinci, metafizik ruhtan yoksunlaşıyor. Çünkü bu dünyanın merkezinde para ve çıkar var. Doyumsuzluk insanın sınır tanımazlığı. Bunun etrafında örgülenen bir dünya ve ruh hâli oluşuyor. Bunlar çılgınlıklar ve sapkınlıklara sürüklüyor.

İnsan ben merkezli olunca, bir de bu ruh hâlini kuşanınca onun için hayatın sadece günübirlik yaşama tercihi kalıyor. İnsan enerjisi ve gücü de bir yere kadardır.



Emperyal düşünce salt kendini düşünür. İnsanı insan yerine koymaz. Her insan onlar için sıradan bir nesne. İnsanlık egemenler için birer köle. Ondan da ne kadar ve nasıl bir çıkar devşirir ona bakar. Manevî bir endişesi yok bu inanışın. Tanrı inancı da kendisi gibi. İnsan tanrı söz konusu. Zaten Tanrı’yı dışlamış, onun yerine kendini koymuş. İnsanı yücelteyim derken onu tanrı konumuna çıkarıyor. Zalim birer tanrıya dönüşüyor. Batı insanın acımasızlığı ve sınır tanımazlığı da bundan.

İslâm düşüncesinin inanç yönü güçlü. İnsanı her türlü akıma ve zararlı olana karşı koruyucu. Çünkü İslâm, İlahî soluklu. Kur’an başlı başına yeter. Bütün yönleriyle. Müslümanlar ondan çıkarımlarda bulunur her alana rahatlıkla yönelebilirler. Merkez düşünce önemli. İnsanı kuşkulardan koruyan bir öz.

İnsan önce bir kul, sonra da bir değer. Tanrı tarafından kendisine bağışlanmış bir lütuf. Kâinat emrinde. Bunun aşırı tüketimine izin verilmez. Hayatın bütün alanları belli bir düzen ile. İslâm’ın yasakları insanlığın hayrına. Zararlardan ve tehlikelerden koruyor. Tanrı inancı özgürlük alanı. İnsanı her tür tapıcılıktan koruyor. Nesneye dayalı olanlardan sakındırıyor. Aşırılıklara sınır konuluyor. Bu, belli yasalar ile değil özgürlük alanı bırakılarak gerçekleşiyor. Manevi bir bağlılık ile.



Müslümanlar özlerinden uzaklaştıkça küresel yabancılığa teslim oluyorlar denetimleri ellerinden kaçıyor. Yenilgi psikolojisi, tüketim tutkusu ile söz konusu kaosa kapılıyorlar.

İnsanlığın hem özgürlüğü, hem kurtuluşu İslâm ve onun değerlerinde. Başka bir seçeneği yok.

Batı gurur ve öfkesi insanlık için bir tuzak ve tehlike. Kurtuluşu olabilecek olana izin vermiyor. Açık alanları kapatıyor. Bunalımdan bunalıma sürüklüyor düşünmesine fırsat vermiyor.

Bilişim teknolojisi ile de insanlık denetim altında. Hayatın yaşama kuralları veya karmaşası orada. İnsanlık oradan oraya sürükleniyor. Bu âlemin hiçbir denetimi ve sınırları yok. Sınırsızlık uçurumdur.

İnsanlığın beynini dolduran nesneler ve onların sonuçları. İnsanlık gönül rızasıyla köle konumunda.

Müslümanların da artık sınırları kalmadı. Sağ, sol, milliyetçi ve muhafazakâr diye bir alandan söz edilemez. Görünürde bazı farklılıklar olsa da değişen bir şey yok. İnsanların ceplerindeki veya evlerindeki nesneler aynı. Aynı ruhu soluyorlar. Kullandıkları nesneler aynı. Onlar ruhlarıyla geliyor insanların hayatına giriyor. Evlerde aynı dünya seyrediliyor. Bilgisayarlar, telefonlar, televizyonlar aynı. Eğlenceleri, kültürleri aynı.

Bölünmeleri ideolojik olmaktan çok sadece çıkar duygulu. Kim neyi ne kadar elde edebilir. Neyi nasıl yaşayabilir. Yoksa başka bir dertleri yok. Çünkü insanların artık bir davası yok.