Kriz söyleminden kurtulmak gerekiyor

Abone Ol

Seçimlerin 14 Mayıs’ta olabileceği açıklamasının ardından ciddi ciddi seçimler gündeme geldi. Böylece seçimlere bir adım daha yaklaşılmış iken bu defa da başka bir tartışma gündeme sürüldü. Şimdi de seçimlerin erken seçim mi, güncellenmiş seçim mi olduğu tartışılıyor. Hâlbuki seçimlerin bir an evvel yapılmasına muhalefetin karşı çıktığı falan da yok. Böyle olunca bir takım polemiklerin gündeme sürülmesinin de bir anlamı olmuyor. Öte yandan iktidar kanadı muhalefete yönelik eleştirisini, “Aday yerine kriz çıkarıyorlar” şeklinde yeni bir hamle başlattı. Hâlbuki ortada bir kriz falan da yok. Seçimin tarihi kesinleştikten sonra Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim takvimini açıklamasının ardından elbette cumhurbaşkanı adayları da netleşecektir. Kaldı ki, yasal duruma göre ille de çok sayıda cumhurbaşkanı adayının çıkması da gerekmiyor. Mevcut yasalara göre hareket edilecek ve seçimlere gidilecektir. Buna rağmen iktidar kanadı ortamı germeyi muhalefeti sürekli olarak eleştirmeyi marifet sanıyor. Sanki bu ülkede iktidar değil de tüm kararları Millet İttifakı başta olmak üzere muhalefet veriyormuş görüntüsü oluşturmaya çalışıyorlar. Oluşturulmaya çalışılan bu algı ile ülkenin içinde bulunduğu tüm sıkıntıların sorumluluğu sanki muhalefete yıkılmak isteniyor. Ancak, böyle bir yaklaşımın akılla izah edilebilir bir yanı olamaz.

Kesinleşmemiş olmakla birlikte bir süreden beri seçim sathına ülke olarak girilmiş durumda. Böyle olunca partiler ülke sorunlarına yönelik çözümleri topluma sunacaklar, bunun yanında yapılmış yanlışlar dile getirilecek, buna karşılık iktidar da eleştirilere cevap verecektir. Seçim kampanyalarının özü de budur. Ne var ki, iktidar tüm eleştiri ve alkış hakkının da kendinde olduğunu, muhalefetin her eleştirisine yönelik sert tepkiler vermeyi usul haline getirmiş durumda. Özellikle yapılan Anayasa değişikliği ile başkanlık sistemine geçilmesinin bir takım olumsuzluklarının ortaya çıkması, bu seçim kampanyasının muhalefet kanadı olarak başkanlık sisteminin yerine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem gündeme taşındı. Böylece mevcut Anayasa’yı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşmak için muhalefet bir gayretin içinde. Elbette son sözü seçmen söyleyecek.

Son yıllarda uygulanmakta olan sisteme, “Tek adam dönemi” eleştirisi getiriliyor. Bu eleştiriye katılmayanlar olabilir. Ancak, sorun böyle bir eleştirinin gündeme getirilmesinde değil; iktidar kanadının bu tür eleştiriler karşısında eleştirilere inandırıcı cevaplar vermek yerine işin sonunu hainlik, terörist sevicilik gibi iddialara kadar götürülmesinde. İktidar şimdiden seçim kampanyasını germeye başlamış bulunuyor. Hâlbuki yasaların ve Anayasa’nın uygulanması ile nasıl ki iktidar sahipleri Parlamenter Sistem’i kaldırıp yerine tek adam sistemini getirmişlerse millet izin verirse şimdi de başkanlık sisteminin yerine geçmişte yaşanan sıkıntıların da önünü kesecek bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Toplumun önemli bir kesimi böyle düşünüyor. Böylesine bir görüş ayrılığı sebebiyle işi kavgaya, muhatapları itibarsızlaştırmaya götürmenin izah edilebilir mantıki bir izahı yok. Çünkü demokrasi bir kişinin dediğim dedik anlayışı ile yürütülemez. Görüş farklılıkları ortaya çıktığında bu işin çözümü seçimlerle ve millet iradesinin tecellisi ile mümkün olabilir. Buna rağmen ortamı germekten yarar umanlar, ülke sorunlarına çözüm bulmanın sıkıntısını ve çaresizliğini yaşıyor olabilirler.