İslâm’ın Aydınlığında Gençlik II

Abone Ol

Manevi dayanaklar… Zihnî karmaşanın yaşandığı dönemlerde insanlar yol bulmada zorlanırlar. Çünkü ortamı belirleyen kaotik, karmaşık ve yabancılıklar. Zihinleri bulandıran karmaşık hâle getiren şey ilâhi varlığı bile tartışma konusu yapılmıştır. İnsanlığın bunalımıdır bu. Yabancı düşünceler bunalımlarını yayıyor ve genelleştiriyor.

Müslümanlar için Tanrı sorunu yoktur. Allah bir, Muhammed (s.a.v.) onun kulu ve elçisidir. Hıristiyanların tanrısı üçlemedir. İnsansı bir şeydir. Baba, oğul ve ruhulkudus… Bu kendileri için de inandırıcı değildir.

Müslümanların İlâhî kaynağı olan Kur’an sarsılmaz bir gerçektir. Tartışılmaz. Bir benzeri, eşi veya bir versiyonu yoktur. Nasıl gelmişse öyle duruyor, Allah tarafından korunma vaadi ile korunuyor. Bazen haberlere konu olan Hıristiyanların veya İslâm karşıtı olanların Kur’an’ı yakmaları, tahrip etmeleri hiçbir sonuç değiştirmez. Kur’an, varlığıyla gene vardır. Onlar sadece kendilerini aldatmış olmuş oluyorlar kinlerinin ve öfkelerinin kurbanı oluyorlar.



Müslümanlar Kur’an’ın özü ve ruhuyla olduktan sonra, her Müslüman’da Kur’an’ın öyle ya da böyle bir yansıması olur. Yeter ki Kur’an ve sünnetin ruhuna uygun yaşansın. İyi örnek olan kişiler kendileri kazançlıdırlar. İslâm veya Kur’an varlık olarak olduğu gibi sağlam ve konumu yerindedir.

Aslına sadık kalınarak sade okunuşunda insana güç ve haz verir. Asıl önemli olan anlamını ve ruhunu kavramaktır. Tefsirler var. Her bir tefsir her bir Müslüman’ın bakışı ve yorumudur. Bunlar bütün olarak ele alındığında geniş açılımlı bakışa sahip olunmuş olur. Her biri farklı bir yöne göndermede bulunur. Bu, insanın arayışıdır, zenginliğidir. Tefsir edenlerin algılayış sınırları farklı geniş ya da dar olabilir. Gene de en zayıf olan bakışta bile bir şeyler mutlaka bulunur. Yeter ki İslâm’ın ruhundan içe dönük bakılabilsin.

İnsanı asla küçümsemeyiz. Bir köylünün iman safiyeti her şeyin üzerindedir. Kuşku dolu bakışlardan çok daha değerlidir. Çünkü onlar sahih iman sahipleridirler. Ön yargısız, pazarlıksız, karşılıksız bir bağlanıştır bu. Allah denince içlerinin yağları erir. Sıradan gibi görünse de onlar hakiki iman sahipleridirler.



Diğer kültürlerin kitapları kuşkulu, tartışmalıdır. İncil derken bir tek kitaptan söz etmiyoruz. Kabul gören dört İncil dışında yüzlerce İncil vardır. Hangisi hakikidir, sahihtir. Tevrat deseniz muharref bir kabala zihniyetlidir. Irkidir, insan çekişmeli ve ayrıştırmacalıdır. Müslümanların Kur’an ile ilgili zerre kuşkusu yoktur. Bakmayın Batıcı zihniyete bulanmış zihni karışıklara, onlar ne aradıklarını bile bilmiyorlar. Batı ideolojisinin birer kopyasıdırlar. Batı zihniyetinin kötü taşıyıcılarıdırlar. Onlar gerçekte Teslis akidesine inanıyorlar mı? Ya da ideolojilerinde sabit kalıyorlar mı? Dünün Marksistleri bugün ne kadar Marksist. Marksizm’den Maoculuğa kayış vardı, birçoğu oradaydı. Bugün onların zerresi bile kalmadı. Geneli liberalizme kaydı. Antikapitalist olanlar bu gün o zihniyete mensup.

İdeolojik gibi görünen ayrışmalar ve çatışmaların tek nedeni artık siyasal ideolojiler değildir. İdeolojileri yaşama biçimleridir. Alkollü, cinsel ve hatta sapkın özgürlükçü bir hayat anlayışı. Alkolün tahribatının farkındadırlar ama vazgeçemiyorlar. Kendilerine vicdanî bir sınır belirliyorlar ama birden ipin ucunu kaçırıyor dağıtıyorlar. O vicdani sorumluluğun da bir anlamı olmuyor. Kaldı ki Hıristiyan kültüründe bir çocuk veya kilisede müminlerini şaraba ekmek bandırılarak vaftiz ediliyorlar. Bu, değişmez bir kuraldır. Karşı çıkanlar ise aforoz edilirler. Yani alkol onların ilk anne sütü gibidir, onunla emzirilir, onunla hayata başlanır.

Kur’an’ın insanlık için koymuş olduğu ilkelerin, yasaların, sınırların hiçbiri zararına değil yararınadır. Bugün insanlığın baş belâsı olan sorunların tamamı için ilkeler, yol ve yöntemler orada belirlenmiştir. Ona bağlı olarak sünnet, hadis, Müslümanların yaşayışları da etkili ve belirgindir.