İslâm düşmanlığıyla mücadele yöntemi

Abone Ol

Son yıllarda İslâm’ın değerlerine karşı itibarsızlaştırma ve planlı suikastler yapılmaktadır. 11 Eylül 2001 sonrası tezgâhlanan İslamofobi projesi, Avrupa’da farklı boyutlarıyla devam etmektedir. Fransa, Danimarka ve son olarak İsveç’te yaşanan İslâm düşmanlığı, Batı’nın/batılın ifade özgürlüğü kisvesiyle İslâm’a saldırısının resmidir.

Son yıllarda baş gösteren İslâm düşmanlığı, elbette İslâm âleminin Batı karşısında güçsüz olduğu ve tam manasıyla fetret dönemi yaşadığı bir sürece denk gelmesinin de etkisiyle iyice gün yüzüne çıkmıştır. Çünkü bu hadsizlere haddini bildirecek izzetli bir Müslüman devlet yoktur.

Özelde ülkemizde, genelde bütün bir dünyada kronikleşen İslâm düşmanlığı sosyal medya imkânlarıyla kolayca uygulamaya konulmaktadır. Sosyal medya ağlarında adını açıkça yazmaktan aciz, korkak ve sünepe tipler, sahte isim ve hesaplarla İslâm’ın değerlerine saldırmaktadır. Bu kişiler hakkında yeterli ve etkili mücadele yapılmamaktadır. İslâm’ın değerlerini itibarsızlaştıran bu sünepe tiplere gerekli cezai müeyyide uygulanmalıdır. Bundan da öte bazı ilahiyat fakültesindeki öğretim üyesi/görevlisi kişilerin sapkın fikirlerle İslâm’a saldırdığı ve hiçbir şekilde cezai müeyyideye muhatap olmadıklarını görmekteyiz. Peygamber annesi Hz. Meryem’e iffetsizlik suçlaması yapan öğretim üyesi, Peygamberimizin (S.A.V.) babasına iffetsizlik suçlaması yapan ilahiyat dekanı, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) peygamberlik öncesini diline dolayan, putlarla mücadele etmedi diyen ilahiyatçılar görevlerine devam etmektedir.

Bir taraftan içeride İslâm’ın kutsallarına şu ya da bu bahaneyle saldıran tiplerle mücadele edilmediği gibi, Batı’da ortaya çıkan İslâm düşmanlığıyla da gerektiği gibi mücadele edilmemektedir. İslâm dünyasının başındaki yöneticilerin tamamı bu konuda yeterli ve etkili mücadele etmekten acizdir.

Müslümanlar İslâm’ın değerleri için etkili mücadele edebilir. Şöyle ki:

1-İslâm ülkeleri, İslâm düşmanlığının suç sayılması için konuyu Birleşmiş Milletler’in gündemine getirmelidir.

2-Anti-semitizm, Yahudi düşmanlığını dünya gündemine getirip, bunu suç olarak algılatacak süreci işletmişse Müslümanlar da İslâm düşmanlığını nefret suçu saydırmak için benzer bir yol bulmalıdır.

3-İslâm ülkelerinin tamamı bir deklarasyon yayımlayarak İslâm düşmanlığını tel’in etmelidir.

4-İslâm düşmanlığına ön ayak ülkelerle diplomatik ilişkileri ve ekonomik ilişkileri gözden geçirme hatta sonlandırma mantıklı bir seçenektir. Özellikle ekonomik ilişkileri askıya almak önemli bir kozdur.

5-İslâm ülkelerinin başındaki yöneticiler bu yönde irade göstermediği takdirde Müslüman halklar yöneticilere her türlü baskıyı kurmalıdır.

6-Müslüman halklar, Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Rusça, Arapça ve Farsça pankartlar eşliğinde dünyanın her yerinde yürüyüşler tertip etmelidir. Milyonluk mitinglerle tüm dünyaya mesaj verilmelidir.

7-Yazılı ve görsel basında konu sürekli gündemde tutulmalı, bu saldırıların nefret suçu kapsamına alınması için gayret gösterilmelidir.

8-Sosyal medyada konu gündemde tutulmalı, özellikle yukarıda belirttiğimiz dillerde hashtag/etiket açılmalı, çarpıcı ve etkili yorumlarla konu dünya gündemine getirilmelidir.

Bizler, Allah-u Teâlâ’nın emrettiği gibi, adalet için çalışmaz, zulme dur demek için sorumluluk almaz, İslâm düşmanlığını bertaraf etmek için her türlü imkânımızla mücadele etmez, O’na tevekkülü unutur, içimizdeki “mağlubiyet psikolojisi” ile batıla uşaklık yapmaya devam edersek yani ismimizden başka Müslümanlığımıza şahitlik edecek hiçbir emare kalmazsa, Allah-u Teâlâ’nın bize yüklediği kötülükleri düzeltme misyonunun farkına varmazsak mutlaka kaybedenlerden oluruz.

Allah (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de kötülükleri Müslümanların eliyle düzeltmek istediğini emrederek, “Onlarla savaşın ki, Allah sizin elinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin; onlara karşı size yardım ve zafer nasip etsin ve (baskı ve zulüm altındaki) mümin toplulukların gönüllerini ferahlatsın” (Tevbe, 14) buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.), “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz edin (tavır koyun) ki bu durum da imanın asgari gereğidir” (Müslim ve Tirmizi) buyurarak, haksızlıklara karşı Müslümanca tavrı özetlemektedir.