Değişen dünyalar ve anlayışlar

Abone Ol

İnsanlık tarihinde insanların bu denli hızlı bir değişim içinde oldukları bilinmez.

İnsanların böylesine değişmelerine, anlayışların kısırlaşmasına neden olan nedir?

Bu soruyu öncelikle kendimize soruyoruz. Etrafımız bakıyoruz, gözlemliyoruz, görüyoruz ve neler olup bittiğini seziyoruz. Bir değişim var, çok hızlı ve çok da sarsıcı. İnsanlar bir yandan buna uymaya ve değişimi yaşamaya çabalarken… Evet bir çabalama var, bu, gözden kaçmıyor. Bir yandan değişirken bir yandan birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar, neler olup bitiyor diye. Hem bir şaşkınlık var ve hem de bir uyum sağlama çabası. “Çaba” olduğu bir gerçek.

İnsanlığın genel bir durumudur söz konusu olan. İnsanlığın da bulunduğu ortam ve kültürlerin bu değişime hız kazandırdığı bir gerçek hem kazandırıyor hem de direnemiyor. Dirense altında kalacak. Bunun içindir ki sessiz kalmayı tercih ediyor kendisi de değişimin bir nesnesi oluyor.

İnsanlığın genel bir sorunu olduğu için bunu salt kendimiz düzleminde tartışmıyoruz. Kendimiz de insanlığın bir parçasıyız. Fakat kendimize yükümlediğimiz bir özelliğimiz var. Müslüman’ız… Bu, başlı başına bizim için vazgeçilmez bir yükümlülüğümüz. Hayatı bu dünyadan ibaret saymıyoruz, dünya salt bizimle de sınırlı değil. Biz öncelikle kendimizden, yakınlarımızdan, kültür ve medeniyetimizden genel olarak da insanlıktan sorumluyuz. İnsanlığı değiştirme ve dönüştürme gibi bir sihrimiz yok.

Müslümanların öncelikle belli bir anlayışı ve hayata bakış ile sorumlulukları var ve ağırdır. Kendisine yüklenen yükümlülük gereği. İnsanın kurtuluşu da insanın elinde.

İnsanlar birbirlerini nasıl etkiler ve değişimlerine neden olabilirler? Zulmün, baskının, adaletsizliklerin, sömürünün, katliamların, cinayetlerin, hırsızlık ve soygunların, her türlü olumsuzlukların yoğun yaşandığı dönemlerden geçiliyor. İnsanlık bu denli acı çekerken acılarını artırmak yerine azaltmak için neler yapılabilir. İyilik ve güzellikler için nasıl hamlelerde bulunulabilir. Bu, insanlığın geleceği için önemli ve zorunludur.

İnsanlık uçurumdan uçurma sürükleniyor. Olumsuzluklar ve buna bağlı anlayış ve bakışlar insanları derinden etkiliyor ve sarsıyor. Örnek insan diyebileceğimiz Müslüman tipli karakterler, bunun mücadelesini vereceklere gereksinim var.

Dalgalara neden olan bir an ve bir durumdur. Bir yerde başlar ve yayılır. İnsanlık üzerinde oluşanlar da benzer bir durumdur.

Yüzünü ve gönlünü Batı’ya çevirenlerin belli bakışları var. O bakış açıları değişmiyor. Kendi toplumlarını küçümseyen, yok sayan bir anlayış. Olumlu şeyler olsa bile bunda bir eksiklik bulmaya bakıyor. Doğu medeniyet ve düşüncesinin sanki hiç iyi yanları yokmuş gibi. Oysa insanlığın çürümesine neden olan Batı ruhu ve onun inanışıdır. İnsanlığın dengesini bozan da onlardır.

Sapkınlıkların, insan zararına olan ne varsa neredeyse yasalaşan, kurumsallaşan bir anlayışa sahiptirler. Sapkınlıkların sınırı yoktur. Buna bağlı olan aşırılıklar ve sonuçları ise ne görülmek ne de bilinmek isteniyor.

Sanayi devrimi ile başlayan süreçte, bunun oluşturduğu hayat anlayışı, egemen güçlerin çıkarlarının belli yere odaklanması, insanı devre dışı bırakması, insanın sadece bir nesne ve bir aracı olması zaten dengeleri tersyüz etmişti. Dünyanın belli patronları, egemenleri ve yönetenleri var. Dünya sadece kendilerinden ibaret. Dışarıda kalanlar ise sadece bir nesne mesabesinde. Değiştirilebilen, atılabilen bir nesne.

İnsan en değerli varlık. Allah’ın bir bağışı. Bu kıymetli varlığın değerini bilenler, ona göre hayata bakanlar çok şeyi değiştirip dönüştürebilirler. İnsan diğer varlıklardan farklıdır, yön tayin edip gidebilen ve bunu bilinçle yapabilen bir varlık. Yeter ki bu gibi konularda sorumluluk üstlensin, kendinin de bir insan olduğunu bilsin, kendisinin de farkında olsun.