Kültür & Sanat

Bir kızıl goncaya benzer sözlerini kim yazdı... Melek Hiç kimdir?

Son dönemde gündeme gelen kızıl goncalar ile ilgili şiiri kim yazdı. Söz yazarı Melek Hiç kimdir?

Abone Ol

Osmanlı sarayının gelini Melek Hiç, eşinden boşanıp oğluyla geldiği Konya’da Hz. Mevlana müridanı olup ilahi aşkın potasında onlarca şiir yazdı. “Bir kızıl goncaya benzer dudağın” adlı şarkının güfte yazarı olan Hiç adına Karatay’da bir de sokak bulunuyor

Melek Hiç

(d. 1893? / ö. 6 Ocak 1964)
Şair, Yazar
(Yeni Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)

ISBN: 978-9944-237-86-4
İstanbul'da, mülkiye kaymakamlarından olan Halit Bey'in kızı olarak dünyaya geldi. Okula gitmedi ama evde özel hocalardan ders aldı ve bu sayede kültürlü bir insan olarak yetişti. Sultan Reşad'ın mabeyn müdürü olarak görev yapan Ahmet Recai Bey ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu oldu. Eşinden bir süre sonra boşandı ve bir daha evlenmedi.

Karayolları köprüler şefi olan oğlu Harun Bayer'in işi dolayısıyla 1951 yılında Konya'ya geldi. Konya'ya gelişi onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Burada Mevlana'yı daha yakından tanıma fırsatı buldu.

Türk musikisine özel bir ilgisi olan Melek Hanım, özellikle rebabı çok severdi. 16 şiiri bestelendi ve bu besteler Amir Ateş, Fehmi Tokay, Sadi Hoşses gibi önemli bestekârlar tarafından yapıldı.

Kansere yenik düşen Melek Hiç, 6 Ocak 1964 tarihinde Konya'da vefat etti. Cenazesi aynı gün Sultan Selim Camii'nde kılındı ve Hz. Mevlânâ Türbesi yakınında bulunan Üçler Mezarlığı'na defnedildi. Adı, Konya'da Hamzaoğlu Mahallesinde bir sokağa verildi: Melek Hiç Hanım Sokağı.

Yazarlığa hikaye yazarak başlayan Melek Hiç, ilk romanı olarak Saraylı Müjgan'ı kaleme aldı ama romanın yalnızca bir kısmı basılabildi. Siyah Alevler ve Kırılan Gitar isimlerinde basılmamış romanları da vardır. Nesrin yanında şiirle de ilgilendi. Çoğunu aruz vezninde olmak üzere şiirler de yazdı. İlk şiir kitabı İçin İçin'i 1953 yılında yayımladı. Bu kitapta yer alan "Bir kızıl goncaya benzer dudağın" mısraıyla başlayan şiiri Amir Ateş tarafından bestelendi ve çok sevildi. 1961 yılında ise Mevlânâ sevgisiyle dolu olan şiirlerini topladığı Mevlânâ Aşkı adlı eserini yayımladı. Hâlâ yayımlanmamış şiirleri vardır.

Melek Hanımefendi’nin kabri nerededir?

Âh Mine’l Mevt adlı kitabımın hazırlığı sırasında bütün kabristanları kapsamlı bir şekilde incelemeye gayret etmiştim. Fakat o yıllarda Melek Hiç Hanımefendiye dair bilgim yoktu. Onun meşhur şarkıların güftekârı olduğunu öğrendiğim vakit gözümde bir mezar canlandı; sanki Üçler Kabristanında görmüş gibi hatırladım. Fakat günlerce aramama rağmen bulamadım. Ali Işık Âh Mine’l Mevt’i yazarken Konya Büyükşehir Belediyesi’nin mezarlık kayıtlarını dijital ortama aktarma projesi tamamlanmamaış olabilirdi. Şimdi birkaç tuşa basarak bütün mezarlıklarda arama yapabilirdik. Fakat ne Üçler Mezarlığında ne de diğer mezarlıklarda Melek Hiç adına bir kayda rastlamadık. “Belki bir kuytuda unutulmuştur da biz buluruz” ümidiyle Üçler Mezarlığını adımlamaya başladık. Fakat Mevlana Türbesine bakan cephede birkaç tur atmamıza rağmen rastlayamadık. Bir gün, Fazıl Hüsnü Dağlarca trafosunun yapımına dair araştırmalar sırasında, halen İstanbul’da ikamet eden eski MEDAŞ Genel Müdürü gönül insanı Burhan Şahin ile de görüşme gereği duyduk. Yılların hasretiyle sohbetimiz derinleşti. “Başka neler yazıyorsunuz?” sorusu üzerine “Melek Hiç’i hazırlıyorum” deyince Burhan Beyin sesi heyecanla yükseldi. “Siz Melek Hanımefendi’yi tanıyor musunuz?’ diye sordu. ‘Tanımıyorum ama öğrenmeye çalışıyorum. Ve heyecanınızdan anlıyorum ki sizden de öğreneceğim şeyler var” dedim. Burhan Bey tane tane anlattı: Rebabi Sebahattin Volkan benim de hocamdır, kendisinden musıki dersi aldım. Vefat ettiği 1989 yılına kadar, İstanbul’dan ihtifaller için Konya’ya her geldiğinde beraber olup Melek Hanımın mezarını çok aradık. Bilenlerin tarifine göre kabri Üçler Mezarlığı duvarının türbeye yakın tarafındaymış ama hiçbir iz, emare göremedik. Sebahattin Hocam ondan bahsederken daima ‘Melek Hanımefendi’ derdi. Hiç soyadını telaffuz ettiğini hiç hatırlamıyorum.

Kaymakam olan babasının Hiç soyadını aldığına dair bir bilgimiz yok. Melek Hanım’da 1951’de Konya’ya geldikten sonra Hazret Mevlana’ya bende olduğuna göre benim kanaatimce baba soyadını kullanmak yerine “Hiç”i müstear olarak seçmiş olabilir mi?

Bunu düşünmemiştim ama Sebahattin Hocamın ondan sürekli Melek Hanımefendi diye bahsettiğini de göz önüne alınca bence de “Hiç” soyadını müstear olarak edinmiş olabilir. Eğer böyle ise kayıtlarda resmi soyadı farklı olduğundan mezarını bulamamış olabiliriz. Kayıp mezar hususunda ürpertici durum ise, yol yapım çalışmalarıdır. Konya’nın yakın tarihine kaynaklık eden kişilerin aktardığına göre Mevlana Türbesi ile Üçler Mezarlığı arasında Bir atlı arabanın geçebileceği kadar dar bir yol varmış. Bugünkü yol durumuna bakıldığında, Üçler Mezarlığının Türbe tarafından epeyce mezarın nakledilmiş olma ihtimali kuvvetlidir. Ama nereye nakledildi, kayda alındı mı bilmiyoruz. Melek Hanım İstanbul’da Kaymakam kızı olarak başladığı dünya hayatına saray gelini olarak devam etmiş, sonra dul bir anne olarak oğlunun peşinden savrulduğu Konya’da aşkın nağmelerini dizelerine işlerken Mevlâna’yı tanıyıp tasavvufi aşkla kavrulmuş; Hazreti Pirin buyurduğu gibi pişip yanmıştır. Fakat nasıl bir hiçlik dilediyse; ardından ne kitaplarını ne de mezarını bırakmadan, sırra kadem basıp gitmiştir. Bir tasavvuf ehlinden dinlemiştik: Söz duadır, kabulünde vücut bulur. Onun için daime güzel söyleyin, buyurmuştu. Melek hanım nasıl Hiç’lik murad etmişse hiç olup gitmişti.

Vaktiyle Konya Belediyesi Melek Hiç’in adını şehirde yaşatmak üzere bugün Karatay İlçesi sınırlarında bulunan Hamzaoğlu Mahallesindeki bir sokağa “Melek Hiç Hanım Sokağı” adını vermiş. Ancak Hanımefendinin ömrü bu sokakta mı geçmiş; bu hususta bir bilgiye erişmek mümkün olmadı. Melek Hiç’in üç kitabını uzun süre internet ortamında arasak da sahaflarda bulmamız mümkün olmadı. Ancak Mevlana Aşkı adlı kitabını önce Erzurum İl Halk Kütüphanesinde bulup kopyasını elde ettik. Ardından aynı eserin, merhum Seyit Küçükbezirci’nin bağışladığı kitaplar arasında Koyunoğlu Müzesi envanterine kaydedildiğini öğrendik. Talihe bakın ki İçin İçin adlı eser de Erzurum Ilıca Kütüphanesinde görünüyordu. Görüşmelerimizde bu kitabın Erzurum Merkeze nakledildiği, oradan da Cumhurbaşkanlığı Külliye Kütüphanesine gönderildiği bilgisini aldık. Eski Meram belediye Başkanı Dr. Serdar Kalaycı’ya durumu ileterek bu kitaba erişmeyi de başardık. Bu vesile ile hem Mevlana Aşkı hem de İçin İçin adlı kitaplarının birer kopyasına sahip olduk.

Melek Hiç’in bestelenen şiirleri ve bestekârları şöyle:

Alem-i sâgarda artık neşe yok (Sâdi Hoşses)

Bak yalvarıyor nâlesi âhımda rebâbın (Sâdi Hoşses?

Bir kızıl goncaya benzer dudağın (Amir Ateş)

Görünce sevdâsı doldu gönlüme (Yüksel Kip)

Hasretle geçen günlerime ağladı akşam (Ferit Sıdal)

Hasretle geçen günlerime ağladı akşam (Yüksel Kip)

Hıçkırır her nefesinde yine bî-çâre gönül (Yüksel Kip)

Mey değil de sunduğun yâr zehr-i câm olsun içir (Fehmi Tokay)

Sensiz bana gülşendeki güller bile küskün (Ziyâ Özova)

Sen sev de gönül koy deli dîvâne desinler (Sâdi Hoşses)

Vîrân olmuş o bağın lâlezârı (İsmail Demirkıran)

Yalnız seni sevdim bana sen aşkı yaşattın (Ziyâ Özova)

Zülfün teline gönlümü sen bağlamadın mı (Amir Ateş)

Zümrüttendir ovası yeşil çamlı yaylası (Muzaffer İlkar)

Yüzyılın Şarkısını Melek Hiç yazdı

Üsküdar Musiki Cemiyeti Başkanı, Bestekâr ve Mevlithan Amir Ateş, 2010 yılında Nursel Tozkoparan’a verdiği röportajında, bestelediği ilk yıllarda büyük ilgi gören Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın adlı eserine dair önemli açıklamalarda bulunmuştu. Musıkimizin üstadı o bestenin hikâyesini şöyle anlatıyor: Bir Kızıl Goncaya Benzer adlı şiir benim ilk tasavvufi ve musıki hocalarımdan Sabahattin Volkan’ın kızı tarafından yazılıp bana verildi. Hocam “Bu şarkı Resulullah Efendimize ithaftır. Şarkının sözlerini yazan Melek Hiç Hanım, şiirlerinde O’na olan aşkını, sevdasını, ona olan minnet ve şükranını dile getiren sözler yazardı. O başkasına değil; Ya Yüce Mevla’ya, ya Cenab-ı Pir’e, ya da Resulullah Efendimize yazardı. Ama siz bir kıza ya da herhangi bir delikanlıya yazdığını zannedersiniz” dediler. Ben de, “Elhamdülillah abdestsiz beste yapmadım” dedim. Aslında o benim 5 dakikada yaptığım bir şarkıdır. Böyle bir şey olacağını ummamıştım. Bunda bir esrar var ama nedir diye düşündüm. Sonra bir gün televizyonda, “Amir Hocamızın o şarkıdan başka şarkı yapmasına gerek yok. Bu şarkı bin tane şarkıya bedel. Çünkü bunun Resulullah Efendimize ithaf bir şiir, güfte olduğunu biliyoruz” dediler.

 “BİR KIZIL GONCAYA BENZER DUDAĞIN” ŞARKISI RESULULLAH EFENDİMİZE İTHAFDI 

> Amir ateş denilince eminim benim gibi birçok insanın aklına “Bir kızıl goncaya benzer dudağın” şarkısı gelir. Aynı şekilde bu parçayı dinleyenlerin de aklına ilk gelecek isim Amir Ateş’tir. Bu şarkının hikayesi nedir?

   “Bu şarkı Resulullah Efendimize ithaftır. Şarkının sözlerini yazan Melek Hiç Hanım, şiirlerinde O’na olan aşkını, sevdasını, ona olan minnet ve şükranını dile getiren sözler yazardı. O başkasına değil Ya Yüce Mevla’ya, ya Cenab-ı Pir’e, ya da Resulullah Efendimize yazardı. Ama siz bir kıza ya da herhangi bir delikanlıya yazdığını zannedersiniz” dediler.

> Yani bu şarkı Peygamber Efendimiz için mi yazılmış?

> Evet O’na ithafen yazılmış. Ben de, “Elhamdülillah abdestsiz beste yapmadım” dedim. O benim 5 dakikada yaptığım bir şarkıdır. Böyle bir şey olacağını ummamıştım. Bunda bir esrar var ama nedir? diye düşümdüm. Sonra bir gün televizyonda, “Amir Hocamızın o şarkıdan başka şarkı yapmasına gerek yok. Bu şarkı bin tane şarkıya bedel. Çünkü bunun Resulullah Efendimize ithaf bir şiir, güfte olduğunu biliyoruz” dediler.