Batı, hep İslam düşmanı idi

Abone Ol

Danimarkalı İslam düşmanı siyasinin İsveç’in himayelerinde sergilediği Kur’an-ı Kerim yakma eylemi İslam dünyasını öfkelendirdi. Hem de öfkelerini kontrol altında tutma gayreti ile sokaklar dolmaya başladı. Kısacası, İsveç’te yaşanan olay genellikle, “Irkçı siyasiden alçak tahrik” başlığı altında medyada yer aldı. Olay daha uzun bir süre sadece bizim değil, dünya gündeminden düşmeyecektir. Bu arada İsveç’te yaşanan alçaklığa karşı ses çıkarmamayı tercih eden, adeta bu duruşları ile alçaklığa destek vermiş olan Avrupa ülkelerinin bu tutumu ise ülkemizde genellikle ikiyüzlülük olarak nitelendirildi. Doğrusunu söylemek gerekirse son olay, özellikle de buna benzer bir olayın Hollanda’da da yaşanması ile fiilen üçüncü bir Batı ülkesinin katılması oldu.

Bu noktada Batı’nın İslam düşmanlığının ikiyüzlülük olarak nitelendirilmesi ne ölçüde doğrudur bilmiyorum ama olayın üzerinde durulması ve düşünülmesi gerektiği kanaatindeyim. Çünkü ikiyüzlülük olarak nitelendirilebilmesi için sergiledikleri İslam düşmanlığı örneğinde olduğu gibi dostlukları da görmemiz gerekirdi. Hâlbuki İslam dünyası genellikle Batı’ya sömürgeci, İslam dünyasını İslam’dan uzaklaştırmayı öngören hareketleri ile muhatap olmuşlardır. Kısacası İslam dünyasının bölünmüşlüğünü ve iç çatışmalarını Batı doğrudan desteklemiştir. Meseleye ülkemiz özelinde baktığımızda ülkemizde tüm iç çekişmelerin arkasında Batılı ülkelerin olduğunu görmek çok zor değildir. Söz gelimi Osmanlı’nın parçalanmasının arkasında da Haçlı ittifakı vardır. Osmanlı’yı parçalarken Ortadoğu’nun kalbine İsrail devleti yine Haçlılar tarafından bir hançer gibi saplanmıştır. Kısacası, İslam dünyasını ufak parçalara ayırmak için uğraşılırken Siyonist İsrail devletini kurmuş olmalarını düşmanlıktan başka bir kelime ile izah etmek mümkün olabilir mi? Bu bakımdan son Kur’an-ı Kerim yakma alçaklığı ikiyüzlülüklerini değil, gerçek çehrelerini bir kez daha göstermiştir. Elbette görmek isteyenler için Batı’nın gerçek çehresi ortaya çıkmış, görmek istemeyenlere ne yapsanız fayda etmez. Onlar gerçek çehreyi görmek istemezler. Öte yandan oluşturdukları Avrupa Birliği’ne daha dün denebilecek bir süre önce Sovyetler Birliği’nin dağılması ile tam bağımsız olabilen ülkeleri sırf Hristiyan oldukları için aralarına alırlarken Türkiye’yi almamış olmaları da ayrı bir işarettir.

Tüm bu gerçeklerin ışığı altında ülkemizden yapılan açıklamalarda, “NATO üyeliği için artık İsveç bizden destek beklemesin” açıklamaları haklıdır. Ancak daha önce rest çektiğimiz İsrail, Suriye, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerle geçtiğimiz aylarda başlatılmış olan normalleşme girişimlerinin bir benzeri gelecekte İsveç, Danimarka ve Hollanda ile başlatılacak olursa o zaman bizim hangi söylediğimizin doğru olduğunu sorgulanmamız gündeme gelir. Bunun ötesinde ABD ve AB ülkelerinin Türkiye’den tüm kaçanlara kucak açıyor olmaları, onlara ülkemizi karıştırmak için her türlü desteği vermeleri ve bu hususta Haçlıların ortak bir tavır sergilediğini hatırladığımızda sadece İsveç’e NATO üyeliği için ambargo uygulamamız değil, tüm terörist sevicilerle ilişkilerimizi gözden geçirmemiz gerekmez mi?

Çünkü bir yandan ülkemize ve Müslümanlara karşı her türlü düşmanca tavrı sergilediklerini göre göre bir süre sonra bugün kesin bir tavır sergileyerek, “İsveç, artık bizden destek beklemesin” derken bir süre sonra yeni bir ilişkileri geliştirme hamlesinin başlatanı biz olursak, söylediklerimizin inandırıcılığı kalmaz sanıyorum.