Allahu Ekber: Allah büyüktür

Abone Ol

Kâinatın yaratıcısı, bütün oluşların müsebbibi Allah. Allah büyüktür. Her şeyin üzerindedir.

Tabiatta olan her durum onun yarattığı içinde gerçekleşir.

İnsan yaratılmış bir varlık. Doğup dünyaya geldiği gibi ölüm vakti gelince bir nedenle bu dünya hayatı tamamlanıyor, ebedi olana geçiyor. Bir diriliş ile bu dünyada var oluyor, bir diriliş ile de ötede yeniden var oluyor.

Doğadaki her oluş kendi gerçeği içinde gerçekleşiyor. Bunları insanoğlu ne yönetebiliyor ne de yönlendirebiliyor. Bunların karşısında ancak tedbirlere başvuruyor. Bu büyük oluşlar yaşanınca çaresiz kalınıyor. Tedbirler kazalardan sakınmak içindir. Bir akarsu yatağına ev yapılır veya orada durulursa güçlü bir sel gelince oradakileri beraberinde alıp götürüyor. İnsana düşen daha sağlıklı olan bir yerde olmasıdır ve tedbirini almasıdır. Tsunamiler, depremler, kar felâketleri, boralar, fırtınaların oluşları hep bir emir iledir.

Materyalistlerin temel sorunu Allah’ın varlığı ve onun gücüdür. Onun karşısında güç yetiremediklerinden kendilerine tanrılar ihdas ediyorlar. Onların tanrısı insandır, paradır, devlettir, ideolojileridir. Tanrı diye seçtikleri de ölümlüdür.

Büyük felâketlerin yaşandığı anlarda insan duygu yüklüdür, yoğundur. Orada maddeci aklın tükeniş anıdır. Dünyanın en zengini biraz daha yaşamak için çok çırpındı, tıbbın bütün olanaklarını kullandı, ölümden kurtulamadı.

İnsanlar bu duygu yüklü oldukları zamanlarda sığınacakları bir tek güç ve hakikat vardır. O da Allah’tır. Bunun için onun yüceliği karşısında gene ona sığınmaktan başka bir seçeneği yoktur. Allah’a sığınırken onun yüceliğini anar.

Allah u Ekber bir sığınıştır.

Allah u Ekber bir duadır. Bir bağlanıştır, yüceliğine teslim oluştur.

Hayatın her anında Allah’ın yüceliğini bur dua ile anar. Her adımında Allah’ı anış bir besmele ile başlar. Yerken, içerken, yatarken, çalışırken hep ona sığınır. Bunu kimi zaman içten içe iç zikir olarak anar, kimi zaman en duyarlı zamanlarında bir cezbe ile dile getirir.

Materyalistlerin tanrılarının bu gibi durumlarda hiçbir katkısı yoktur. Ne putları, ne heykelleri, ne onları anışlarının bir yararı olur. Ansalar bile gülünesi duruma düşerler. Önünde saygıyla durdukları, tapınma duygularıyla andıkları heykelleri, portreleri de o felâket anlarında yerle bir olurlar.

Bilim ve akıl putları bu büyük oluşlar karşısında ancak nedenleri, şiddetlerini anlamaya çalışırlar. Ne dünyanın dönüşünü, ne dalgaların kabarış ve duruluşlarını, ne yerlerin sarsıntılarını, ne şiddetli fırtınalarını engelleyebilirler. Ancak gene Allah’ın yarattığı varlık içinde bir sığınak bir korunuş için çareler ararlar.

Allah büyüktür. Bu anış hiçbir kesimin, partinin, cemaatin tekelinde değildir. İnanan her insanın sığınağı ve dayanağıdır.

Bu şiddetli durumlar karşısında materyalistler gidip o mekânlarda tanrılarının adını haykırsalar, çığırsalar ne çıkar.

Allah Büyüktür bir manevi moral ve güçtür, bir tesellidir. Çünkü bu bir inanıştır.

Materyalist Müslümanların cenazeleri musallaya konulduğunda da, cenaze namazını kıldıran kişi Allah adıyla anar ve o an Allah u Ekber der. Bu, o zaman bir slogan mıdır, o ölünün yakınları sahipleri orada da bu sloganı neden anıyorsunuz derler mi? Musallada her insan eşittir, hiç birinin diğerinden bir büyüklüğü yoktur. O anda her insan Allah’ın önünde bir kuldur. Dünyadaki hiçbir gücünün, konumunun, parasının, saltanatının, ideolojisinin bir hükmü yoktur.

Allah’ın yüceliğine tahammül edemeyenler oralarda kendi tanrılarının adını ansalar, slogan atsalar mı? O zaman hangi duygu onların acılarını bastırır?

Allah büyüktür, azimdir, muktedirdir. Biz ancak ona inanırız ona sığınırız.