Allah’ın sevdiği kişiler

Abone Ol

En çok sevdiğiniz nedir? Desem herkesin aklına ayrı şeyler gelir ama soluduğumuz hava ve sevgi pek gelmez.

İkisini de para vererek almadığımızdan aklımıza gelmez.

Halbuki tenimiz, oruç tutarken yemek ve içmekten ayrı kalabilirken havasız yaşayamayız.

Aynı şekilde sevgisiz de yaşayamayız.

Rabbimizin bize lütfettiği sevgi hazinemizi ayrı ayrı şeylere yönlendirsek de sevgisiz olmaz.

Ama şunu bilelim ki bütün sevdiklerimizi de sevgimizi de yaratan Rabbimizdir.

Öyle ise önce Rabbimizi sevelim, onun sevgisini kazanacak işler yapalım ki, insanlığımızı İslam’ca koruyalım.

Allah’ın sevdikleri:

Allah, iyilikleri güzel yapanları sever.

Her sözü duyup en güzeline uyanları sever.

İnsanlara en güzel kelimelerle konuşanları sever.

Anne ve babasına güzel davrananı sever.

Ten ve canıyla, kalp ve kalıbıyla kendini Allaha teslim edenleri sever.

Allah’ın kendisini her an gördüğü inancıyla davranışlarını ona göre ayarlayanları sever.

Borcunu öderken güzellikle ödeyen, malından kazandığını gizlice ve açıktan infak eden, kendisine yapılan kötülükleri afveden, adalet dağıtırken güzel dağıtanları sever.

Su gibi temiz ve temizleyici olanları sever.

(Bak, Zümer 18, Bakara 83, Ankebut 8, Nisa 125, Bakara 195, Al-i Imran 134, Al-i Imran 148, Bakara 178, Nahl 90, Maide 50)

Allah, temizlenenleri sever.

Tenini kirden, terden, pislikten, karışıklıktan temizleyenleri, gönlünü şirkten, kinden, midesini haramdan, dilini yalandan, belini fuhuştan temiz tutanları sever. (Maide 6, Bakara 222, Furkan 48, Müddessir 4, Tevbe 108,)

Allah, gönderdiği elçisi hazreti Muhammed’e (S.A.V.)  tabi olan, onu izleyen, onu önder ve örnek kabul edenleri sever.

 “De ki: “Eğer Allah’ı sevi¬yorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günah¬larınızı afvetsin. Allah afvedicidir, rahmet edici¬dir.” (Al-i Imran 31)

Allah, müttakileri/sakınanları sever.

İlk önce Allah’a karşı kusur yapmaktan sakınan, takva elbisesiyle hayatını sürdüren, takva azığıyla doğru yolda yürüyen,  günah işlemekten sakınan, kendini ve ailesiyle beraber insanlık ailesini cehennem ateşinden kurtarmaya çalışan, kendini cimrilikten kurtaran, kazandığından ihtiyaç sahiplerine veren müttakileri Allah sever. (Al-i Imran 102, A’raf, Bakara 196, 26, Mümin 9, Tahrim 6, Haşr 9, Teğabün 16, Leyl 5, Al-i Imran 76, Tevbe 4)

Allah, sabredenleri sever.

Allah’ın tabiat kanunları ile şeriat kanunlarının sınırları içinde kendini tutan ve hiçbir zaman sınırı aşarken kendini telef edenlerden olmaktan sakınan insanları Allah sever.

Nuh, İbrahim, Musa, İsa, Muhammed aleyhisselamlar gibi sabreden,

Zor günlerde, dar günlerde sabrettiği gibi bol ve kolay geçen günlerde de günaha girmemeye sabredenleri Allah sever.

Belalar, sıkıntılara sabreden sabrı tavsiye eden, çocuğu kaybolsa Yakub aleyhisselam gibi aramaya devam ederken sabreden ve Rabbin hükmünün hikmetiyle teselli bulanları Allah sever.

Haksız kuvvetlilerin yanında olmaktansa haklı zayıfların yanında kalmaya sabredenleri sever.

Haklıların yanında haksızlara karşı savaşanları sever.

(Ahkaf 35, Bakara 177, Hac 35, Ahzab 35, Asr 3, Al-i Imran 199, Yusuf 18, Nahl 110, Kehf 28, Al-i Imran 146, Meryem 65)

Allah, tevekkül edenleri sever.

Allah’a kul olarak bize verdiği can, ten, mal, makam, servet, şöhret, maharet, sanat, ilim, irfan bütün bunları doğru yolda kullandıktan sonra sonucu Allah’a havale edenleri Allah sever. Hak yolda yürürken bütün insanlık o yoldan yüz çevirip cehennem yoluna gitseler, yalnızlığından korkmaz ve Allah’a tevekkül ederek yürür.

(Al-i Imran 159, Tevbe 129, Yunus 71)

Allah, adil olanları sever. (Maide 42)

Organlarımızı dengeli yaratan Rabbimizdir. (İnfitar 7)

Yeryüzünü ve gökyüzünü kusursuz yaratan da odur. (Mülk 3)

Biz de ilarimizde adaletten ayrılmamak için bir ismi “Adl” olan Rabbimizin koyduğu kurallardan ayrılmayarak sevilen insanlar arasına girelim.

Bin üç yüz yıldır camilerde Cuma günleri, halkı aydınlatmak için okunan hutbenin ardından, Nahl Süresi’nin 90’ıncı ayeti cemaate: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya vermeyi emreder, fuhşiyatı ve kötülüğü yasaklar. Öğüt alasınız diye size öğüt verir”  diye okunur ve İslâm toplumunda adalet duygusu hep hatırlatılır.

Hakimin hüküm verirken adaletle hüküm vermesini (Nisa 58), noterin, yazarken adaletle yazmasını (Bakara 282), kardeş toplumların arasını bulurken adaletle davranılmasını (Hucurat 9), konuşurken bile adaletten ayrılınmamasını (En’am 152) emreder.

Adalet; hakka uygunluk, diye tarif edilmiş Başbakanlığın  yayınladığı “Türk Hukuk Lügatı”nda.

 Hak, kelimesi de Rabbimizin güzel isimlerinden biridir.

Hukuk, Hak’tan ilham almazsa haksızlıktan kurtulamaz.

 Allah, kendi yolunda cihad edenleri sever.

Zalimin karşısına dikilip ona zalimliğini anlatan yiğit insanları sever.

Bu yolda kim ne derse desin hiçbir ayıplayanın ayıplamasından korkmayanları sever.

İslam yolunu ve onun yöntemini tenkit edenlerin tenkidine aldırmayan, kendini gizlemeyen, inancından mahcubiyet duymayanları sever.

Bu yolda olanların rengine, ırkına, bölgesine, sınıfına, diline bakmadan haklının yanında yer alan ve onlarla kurşunla kenetlenmiş binanın tuğlaları gibi kaynaşan ve İslam binasını oluşturan insanları sever. (Maide 54, Saff 4)