ABD ile güvenli bölge oluşturulamaz

Abone Ol

Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmesine yönelik istek ve söylemler giderek artıyor. İş o noktaya geldi ki, bayram münasebetiyle ülkelerine giden Suriyelilerin geri dönmemeleri bile dillendiriliyor. Aslında Suriyelilerin de büyük bir bölümünün ülkelerine dönmek istediklerinde şüphe yok. İnsan doğduğu ülkesinde yaşamak ister. Ama şartlar insanları ülkelerinin dışında yaşamaya da itebiliyor. Bu bazen savaştan ve çatışmalardan kaçış şeklinde olabildiği gibi bazen de gurbet ellerde ekmek kavgası vermek zorunda kalmakla ilgili olabiliyor. Bu bakımdan yıllar önce Avrupa’ya çalışmak için giden kardeşlerimiz gittikleri ülkelerde geçici işçi, memleketlerinde ise Almancı şeklinde nitelendirildi. Bu gurbete giden kardeşlerimiz en az iki nesil boyunca ülkelerine dönme hayali ile gurbetin sıkıntılarını göğüslediler. Aradan yıllar geçti ülkelerine dönemedikleri gibi pek çoğu da bulundukları ülkenin kültürünü de benimseyemediler. Aslında bulundukları ülkelerde bu hususta gayret göstermediler. Hep ülkelerinde geçici olarak çalışan insanlar olarak gördüler. Başka ülkelere gidenler başlarda genellikle güle oynaya giderler ama aradan zaman geçip de kendilerini hem bulundukları ülkeye hem de kendi ülkelerine yabancılaşmış bulunca işler değişiyor.



Suriyeliler de ülkelerinde çatışmalar çıktığında sınırımıza yığıldılar, ülkemiz de bunlara kucak açtı. Sığınmaya gelen Suriyeliler muhacirler olarak nitelendirildi. Zaman geçince bazıları istenmeyen bir takım davranışlar sergilediler. Bu ise sığınmacılara tepki oluşturmaya başladı. Bu durumu bazı çevrelerin körüklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak, bayram münasebetiyle ülkelerine koşarak giden, sevinç çığlıkları atan bu insanların attıkları sevinç çığlıklarını aleyhlerine kullanmak sanıyorum sağlıklı bir yaklaşım olmaz. Ne yapsalardı bayram için ülkelerine giden insanlar, “niçin gidiyoruz” diye ağlasalar mıydı? İnsanların ülkelerini ve yakınlarını özlemelerinden doğal ne olabilir?

Şahsen her yurtdışına çıkışımda eğer gezinin süresi biraz uzamış ise ülkeme özlemimi yüreğimde hissederim. Yıllar önce bir toplantı için Libya’ya gitmiştik. Toplantı bir haftayı aşkın sürdü. Toplantının sonuna doğru bir de Türk heyetine Vatikan’dan davet geldi. Libya’dan ülkemize dönecekken Roma’ya geçtik. Orada da ziyaret ve görüşmeler yaklaşık bir hafta sürdü. O sırada şimdi rahmetli olan Ankara’dan gazeteci bir arkadaşım Roma’da basın ataşesiydi. Ondan İtalyan Hava Yolları’na ait biletimi Türk Hava Yolları’na değiştirip değiştiremeyeceğini sordum. O günkü şartlarda mümkün olmamıştı. Bunu bir anımı anlatmaktan çok insanın ülkesini ve insanlarını özlemesinin çok doğal olduğunu vurgulamak için aktardım. Bu bakımdan sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyelilere karşı başlardaki olumlu havanın yerini olumsuzluğun almaya başlaması sonucu insanların ülkelerine giderken duydukları sevinç bile yadırganır hale geldi.



Peki, çözüm ne? Çözüm Türkiye’nin tüm gayretlerine rağmen şimdiye kadar oluşturulamayan Suriye’de bir güvenli bölge oluşturulması. Ancak, buna özellikle ABD’nin yaklaşmadığını, bir başka ifadeyle masada kabul etmelerine rağmen uygulamada sürekli olarak oyaladıkları da bir gerçek. Bu bakımdan ABD ile birlikte Suriye’de güvenli bölge oluşturulması en azından şimdilik pek mümkün görünmüyor. Bu konuda Rusya’nın ağırlık koyması gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin kontrolünde bir güvenli bölge Suriye’de Türkiye’nin etkinliğinin kalıcı hale gelmesi anlamına geliyor ki, Suriye’yi yıllardan beri çatışma alanı haline getiren ABD bunu istemiyor. Kendi istekleri doğrultusunda Suriye’nin geleceğini belirlemek istiyorlar. Bunun ilk şartı Türkiye’nin istediği güvenli bölge değil, ABD’nin istediği terör örgütünün kontrolünde ve ABD güdümünde bir özerk bölge. Türkiye için bunun ne anlama geldiğini sanıyorum söylemeye bile gerek yok.